Sevgili Gönül Dostları,
Tarih boyunca bütün başarıların perde arkasında hiç şüphesiz
inanç, mücadele ve azim olduğunu hepimiz biliriz. Emek olmadan, gayret olmadan
hiçbir başarının mümkün olamayacağını tarih bize göstermiştir. Biz ki, dünyaya
medeniyetini inşa eden bir ecdadın torunlarıyız. Biz ki; güçlüyü değil, hakkı
ve haklıyı üstün tutan ecdadın torunları olarak yaşamımızın her alanında
mücadele etmiş; zalime yavuz, mazluma yunus olmuş bir milletin torunlarıyız.
Biz böyle oldukça her zaman olduğu gibi şer odakları,
şeytanlıklarını hiç bir zaman üzerimizden çekmedi. Tek dertleri dünyaya kendi
nizamlarını getirmek ve sömürülerini ebedi kılmak oldu. Bu yolda çok uzun
amaçlı ve sinsice yaptıkları planlarından hiç bir zaman geri durmadılar.
Bakınız bir Siyonist Yahudi itirafında ne diyor: ‘’Biz,
Müslümanların elinden kitapları olan Kur’an-I Kerim’i almaya çalıştık; fakat
canlarını verdiler yüce kitaplarını vermediler. Onlar, kitaplarına sarıldıkları
müddetçe, biz hiçbir zaman başarılı olamayız.’’
Hal böyle olunca; bundan sonraki planlarını daha gizli, daha sinsice yapmayı planladılar.
Nasıl mı? En başta Müslümanları kitaplarından uzaklaştırdılar. Kuran ile
bağımızı kopardılar. Yüce kitabımızı sadece duvara süs olarak asmamızdan belli
değil mi?
Bu milletin en büyük hazinesi olan imanını almak istiyorlar.
Yerine ise, sadece dünyayı düşünen materyal, maddeci ve menfaatçi bir toplum
inşa etmek istiyorlar. Maalesef bunu da başardılar. Günümüzün en büyük
sorunlarından birisi ve belki de en önemlisi ‘maddecilik’.
Biz ‘sadaka taşı’ kültürünü, tüm dünyaya duyuran bir
milletin torunları değil miyiz? Biz,
‘’komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun ) mü’min değildir.’’
(Hâkim,ıı,15,Heysemi 167) diyen bir Peygamberin ümmeti değil miyiz?
Ne oldu da bizleri biz yapan değerlerimizden vazgeçtik?
Evet… Gönül Dostlarım,
Düşünüyorum da Tarih boyunca bu topraklar için canlarını,
kanlarını feda eden şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacağız? Edirne’den Kars’a
kadar şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu toraklara vefamızı nasıl göstereceğiz?
Tarihte yaşadığı nice savaşlara, yoksulluğa, açlığa ve kıtlığa rağmen
yıkılmayan bu ecdadın torunlarının artık biran evvel özüne dönmesinin vakti
geldi de geçiyor bile!
Tez elden, bizleri biz yapan İslami ve insani değerlerimize
sahip çıkıp yeniden ayağa kalkmalıyız. Kardeşler arasına ırkçılık,
kavmiyetçilik ve para ile fitne tohumları eken şer odaklarına birlik,
beraberlik ve kardeşliğimiz ile dimdik cevap vermeliyiz. Kapitalizme yem
olmayacak, ayrımcılıkla parçalanmayacak bir millet olduğumuzu göstermeliyiz.
Yazımı fikirleriyle insanlara ışık olmuş Abdürrahim
Karakoç’un güzel bir şiiri ile bitirmek
istiyorum.
Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Bölücü sapıklar aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Dünün insan yiyen kanlı çarkı yok!
Yüzlerde gam, gönüllerde korku yok…
Çerkezi yok, Kürdü yoktur, Türkü yok…
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden
Yanlış yola sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye ayırmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Yırtılıp atılmaz tarih sepete!
Birlik olduk camide ve cephede;
Kore’de, Kıbrıs’ta, Kocatepe’de
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Nineler, dedeler, masum bebekler,
Bizlerden Huzurlu Türkiye bekler;
Tutuşsun el-ele kızlar erkekler:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Kalacak adımız, kaldığı gibi,
Âleme velvele saldığı gibi
Tıpkı Sakarya’da olduğu gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!
Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.