Kaç aydır düşünüyorum, nasıl yazayım, neler yazayım; ama anlatmak istediklerim satırlara sığmıyor, sözcükleri yan yana getiremiyorum.
Çünkü, yazmak istediğim çınar Beykoz’un sevgilisi ve bizim
vazgeçilmezimiz, gölgesine sığındığımız sevgisini içimizde yaşattığımız,
yanında güvende olduğumuzu duyumsadığımız insan, babamız…
Yugoslavya’dan İstanbul’a Alman Harbi’nde büyük zorluklarla
göç eden üç kardeşten biri…
Beykoz’dan bir HAMİT USTA geldi, geçti; ama geçerken
dokunduğu her yola güzel anılar, anlamlı izler bıraktı. En önemlisiyse biz
ailesine büyük mirası olan yüreklerimize ektiği sevgi tohumlarını, çevremize
göstermemiz gereken saygıyı, biz tok yatarken eğer komşumuz açsa onu
düşünmemizi, yalnız kendimiz için değil tüm insanlık için çalışmamızı,
koşmamızı öğretti.
Şimdi izninizle, bu Çınarı sevgili kardeşim Mukadder’in
içinden geldiği gibi tüm duyumsadıklarıyla yazdıklarını paylaşmak istiyorum:
Bu hikâye, küçük yaşlarda demir tozuyla tanışan, İstanbul’a
geldikten sonra olmayan Türkçesi’yle Şişe Cam Fabrikası’nda işe başlayan, kısa
sürede ustabaşılığa yükselen, beyefendi kişiliği ile herkese kendini sevdiren; ilerleyen
yıllar içinde Beykoz Camii’nin karşısındaki küçük bir dükkânda o zamanların modası
kesme cam bardakları ve onların kalıplarını yapan, Beykoz’dan Akbaba’ya,
Akbaba’dan bütün İstanbul’a, İstanbul’dan Eskişehir’e ustalığını kanıtlayan
TORNACI HAMİT USTA’nın hikâyesidir.
Kendi iş yerini açtıktan sonra sevdaları dillerde destanlaşan
annemiz Müyesser Hanım ile evlenirler ve sevgiyle büyüttükleri bizlere, dört
evlada sahip olurlar.
Aslında sadece tornada değil el becerisiyle sanat haline
getirdiği demir işçiliğinde de çalışmaları olmuştur. Kiminin demir kapısını,
kiminin pencere demirlerini, kiminin de divan yaylarını yapan ya da onaran bir
ustadır o.
Evet, hep “HAMİT USTA” denir, ama o, aslında beyefendi
kişiliğiyle, yardımsever ruhuyla, dul, yetim, yaşlı kadın, erkek demeden
ihtiyacı olan herkese koşmasıyla da tanınır.
Kim bilir, belki de her birimizin evlerimizdeki kristal
küllükler, kesme cam bardaklar HAMİT USTA’nın tezgâhından çıkıp çevreye
dağılmıştır.
Dükkânının önünde taburesine oturup dinlenirken bile duruşu,
zarafeti, güler yüzü bir başkadır onun. Demir tozlarıyla kirlenmiş yüzünde
sadece atalarından miras kalan gözleri görünürken bile çok güzel, şefkatle
bakardı çevresine. Akşam olduğunda, dükkânı kapatırken talaş tozu ve arap
sabunu karışımı ile yıkandığında elleri beyazlardı, ancak hâlâ demir tozunun
kokusu burnumuza gelirdi. Bu kokulu ellerde emek vardı, sevgi vardı, bu ellerde
çocukluğumuzun şenliği, mutluluğumuz vardı. Bu ellerden çıkan ürünler pek çok
ailenin evlerini süslüyordu.
Vefatından sonraki Babalar Günü’nde seslendim babama:
“Eh be baba, kızgınım sana, bize hayatta her şeyi öğrettin de
sensizliği öğretemedin.”
“Sen gittin gideli sensiz nasıl yaşanır, nasıl nefes alınır
öğrenemedik.”
“Her gün, her dakika hâlâ boğazımız düğüm düğüm.”
Canım babam, sana dokunmadan hayat nasıl güzel olur?
Bilmiyorum. Bizi bıraktın bırakalı gökyüzünün mavisi bile hüzünlü, griye
dönüştü. Yağmur bir başka türlü yağıyor, sanki damlalar canımı yakarcasına
vuruyor yüzüme.
Seni hatırlatan tek şey ailem… Annemin buğulu, mavi
gözlerinde buluyorum seni. Anneme olan sevginde, kardeşlerime baktığımda
buluyorum seni, gücünü, gururunu oğlumda, onun gözlerinde buluyorum seni. Tanıdıklarının senin için yürekten gelen
güzel sözlerinde buluyorum seni. Heybetli, güçlü “buradayım” der gibi duran
hayalinde buluyorum seni.
Beni duyuyor musun bilmem, bizlerle hep gururlanırdın, seni
tanıyanların “siz o, iyi yürekli, dünya dostu insanın, HAMİT USTA’nın çocukları
mısınız?” dediklerinde bizlere ne büyük miras bıraktığını bir kez daha
anlıyoruz, şükrediyoruz. İyi ki senin çocukları olmuşuz.
Sevgili babam, seni anlatmaya sözcükler, cümleler, sayfalar
yetersiz kalır. Çevresine güzellikler aşılayan, çocukla çocuk, büyükle büyük
olabilen bu adam, adam gibi adam, bizim babamız TORNACI HAMİT USTA...
Yazan: Mukadder Eroğlu
Kardeşime teşekkür ediyorum
Makbule İnaç
Baba sevgisi ve özlemi
"Beykoz'un Çınarları 2" yazısı yüreklerimize sevgi ve özlemin en can alıcı duyarlığını serpiyor. Dürüst, çalışkan, sevgi dolu, adam gibi adam olmayı başarmış bir babanın ardından söylenen bir ağıttır bu yazı. Hamit Usta'ya sonsuz saygıyla...
Beykozun çınarlari 2
Kardeşlerim, elinize,yüreğinize sağlık. Sevgili babanız, benim icin de babam kadar sevdigim cok değerli bir insandı. Beykoz'umuzun Hamit ustası, çalışkan, sevecen,hoş sohbet,iyilik meleği, dürüstlük abidesi,büyüklen büyük, genclen genc,çocuklarla çocuk olabilen eşsiz baba,amca, abi, ve herkes icin dost. Doğumda, sünnette, nikahda,düğünde, ölümde , cenazede, bir dosta ihtiyacınız olan her yerde, bazen mutluluğu, bazen da acıyı paylamak icin hep yaninizda olan guzel insan Hamit amcam, Beykozun Hamit ustasi, yetistirdigi hayırlı evlatlarin sevgili babalari.cennetin kapısını açacak guzel insan derdi rahmetli annem. Ikinizin de mekanı cennet olur inşallah.
Cinarlar
Sevgili makbule bir solukta okudum duygularla gerçekliği çok güzel harmanlamışsınız yeni yazılarınızı bekliyoruz
Çok duygulandım
Harika bir yazı gerçekten çok duygulandım.Benimde ailem eski Yugoslavyadan göç etmiş.Okurken gözlerim yaşardı.Ne mutlu sizlereki böyle güzel bir babanın evlatlarısınız.Mekanı cennet olsun
Teşekkür..
Aile kadar önemli birşey yok, güzel yazınız in teşekkürler