SEVGİ SUNMAK ONUN İŞİ

04-01-2010 2798 3 yorum. Yorum Ekle

Sevgi adına birikimini öğrencileri ve dostları ile bölüştüğü gibi, okumasını bilen herkes ile paylaşmayı da seven, bu amaçla da Beykoz’un sevilen haber sitesi Gazete Beykoz’da köşe yazan, çok değerli kültür sanat adamı Sinan Akbaşak’ın www.gazetebeykoz.com sitesindeki YÜZME BİLMEYEN BAŞKAN isimli köşe yazısını okuyucularımız ile paylaşırken, değerli hocaya ve Gazete Beykoz Yönetici ve Okurlarına saygılar sunuyoruz.

Yüzme Bilmeyen Başkan
Mektep medrese görmüş bir aileden geliyorum. Dolayısı ile okul öncesi, hem de hayli çok öncesi okuma yazma öğrenip bizi kitaplarla tanıştıran babam rahmetlinin Türk aile yapısı karşılığı “kesin sesinizi oturun” yerine kullandığı cümle; “Alın elinize bir kitap oturun” du. Yani hayatımıza okumak çok erken girdi, yazmak ise daha sonraları. Öğrencilik yıllarımda hep en iyi yazanların arasındaydım. Bunun altında çok okumak yatabilir; ama yazmayı seviyorum. Kelimeler… Binlercesi önümde dans ediyor ve beni al, beni al diye yalvarıyorlar. Süslü, zengin, zarif, güçlü, zayıf, her türlüsü. Seçmek, yan yana getirmek... Kelimelerin senfonisini ortaya çıkarmak… Huzur ve dinginlik veren bir senfoniyi oluşturmak hep isteğim oldu. Kelimeler ya da sözler… Hep verse, katsa, geliştirse, gülümsetse ne olur? Ne mi olur? Güzel olur elbette… Ama galiba hep böyle olmuyor. Bazen kulak tırmalayan, kakofoniler oluşuyor. Galiba kelimeler tam anlamıyla kontrolümüzde değil. Biz seçip yan yana koymaya, yani senfoni oluşturmaya çalışırken yaşananlar ya da yaşanmışlıklar kontrolü ele alarak yönü karamsarlığa doğru döndürüyor.

Acaba kelimeleri silah olarak mı kullanıyoruz? Birbirimizin kafasına taş atamayınca kelimeleri mi kullanıyoruz? Bilmediğimiz konuları bilir gibi yapıp hatta bizim olmayana sarılıp bizimmiş gibi yaparak ahkâm kesmek, bükemediğimiz eli öpmek yerine uzaktan kahramanlık yapıp ve maalesef çamur da atarak kendimizi mutlu hissedebilmek mümkün mü? Gazeteler savaş alanına dönmedi mi? Köşelerde kişisel hesaplaşmalar yapılmaya, haberlerde; incitecek, doğruluğu irdelenmemiş, sadece duyulmuş konular geçit yapmaya, beş kişinin düşüncesi “halk böyle istiyor” şeklinde sunulmaya başlanmadı mı? Düşmanımın düşmanı dostumdur, ya da düşmanım söylüyorsa doğru olamaz, dostum söylüyorsa yanlış olamaz gibi tuhaf, anlaşılmaz kavramlar yaşam felsefesi olup, konuşmayı sınırsız hak olarak kullananlarımız, yazanlar için; az yazarlarsa daha iyi olur demediler mi?

Acaba kelimeler ‘söz’e dönüşüp söyleyemediklerimizi başkalarının ağzından söylememize olanak verdiği için haksızlığa uğramış sayılmazlar mı? Benim için önemli değil, istemem ama sayın başkan için yapmalıydınız cümlesi, başkanın bundan haberi bile yok bahaneyle ben istediklerimi anlatıyorum anlasanıza demek, ben asla hediye istemem ama geleneklerimizde vardır, aslanım alsanıza, versenize demek değil mi?

Suyun boğazdan akarsa hayat, sel olursa ölüm olduğunu anlatabilen, saçımızı “zülfün teli-başın kılı” şeklinde zarafete götürüp kabalığa getirebilen, şu kısa boylu hanım yerine, şu alçak karı (yaşanmışım) ya dönüşebilen kelimeler; Yunus üstadın “Söz ola kese savaşı”,“Söz ola kestire başı” müthiş anlatımıyla ders verebilen, “Konuşmasını biliyorsan konuş; ilim, irfan alsınlar… Bilmiyorsan sus; adam sansınlar” halk sözünde mizahi ama tam yerinde bir örnek vermiyorlar mı?

Kelimeler elimizde, söz hakkımız diyerek inceleyip araştırmadan ya da insaf etmeden kullanmak onları tam olarak silah yapar. İncitir, acıtır, kırar. Gülümseten kelime ağlatan olur… Bakın aklıma geliveren bir minik anlatım olacak size, dinlerseniz… Bu anlatı aklıma gelince yazımın başlığını da değiştirerek şimdi okuduğunuz hale getirdim.

Ülkenin birinde oldukça başarılı işler yapan, her yönüyle de iyi bir insan olan ama bir türlü takdir edilmeyen bir başkan varmış. Okul açar, bize ibadethane lazım denir, onu açar, okulumuz nerede ile karşılaşır, kütüphane açar, bize işyeri lazım denilir… Park yapar, yazık bu çiçeklere verilen paraya söylenir, sinemaya gider tiyatroya gitmiyor, tiyatroya gitse hani nerede türkülerimiz şarkılarımız, eleştirilerinden bıkmış usanmış ve son bir şey denemeye karar vermiş. Ülkenin en meşhur aynı zamanda en güzel yeri olan göl kenarında halkını ve basın mensuplarını toplamış minik bir konuşma yapmış ve bakın öyle bir şey yapacağım ki hayran kalıp söyleyecek söz bulamayacaksınız, demiş... Ayakkabılarını sonra çoraplarını çıkarıp, paçalarını da sıvamış… Şaşkın bakışlar arasında suyun üzerinde yüz metre kadar yürüyüp dönmüş ve durmuş. Görüyorsunuz ya, dercesine bir bakıştan sonra yine yürüyerek geri dönmüş, çoraplarını, ayakkabılarını giymiş ve hiçbir şey söylemeden uzaklaşmış. Ertesi gün gazeteler şöyle bir başlıkla çıkmış… “Koskoca Başkan yüzme bile bilmiyor”…

Amacım kimseyi eleştirmek değil, sadece yaptıklarımıza bir göz atıp, biraz daha düşünelim istedim. Herkesin istediğini yazmaya, istediğini söylemeye, gazete dergi çıkartıp, şiir kitabı bastırmaya, oyun yazıp sahnelemeye hakkı var… Ama dostlar insaf denilen de bir kavram var. Lütfen bu kavramı hayatımızdan uzak tutmadan yapalım tüm yapmaya hakkımız olanları…

Söyleyecek sözünüz, yazacak mürekkebiniz (tıklayacak tuşlarınız) sahneleyecek oyunlarınız ve sahneleriniz, okunacak şarkılarınız ve türküleriniz hep olsun.

Gülümsetme arzunuz, yaşama heyecanınız hiç bitmesin.



R.Sinan Akbaşak

sinan@tiyatroterapi.com





04-01-2010 2798 3 yorum. Yorum Ekle

Yorumlar

melis 04-01-2010

adınız olmasada tanırdım

hocam zaman zaman bu siteyi takip ederim vakıftan mazeretiniz dolayısı ile ayrıldığınızı duymuştum, anladığım kadarı ile yeniden çocuklarınıza dönmüşsünüz, ayrıca sizin siteyide yeni öğrendim inceliyorum, istanbul'a geldiğimde mutlaka ziyaretinize geleceğim, ne kadarda güzel isim bulmuşsunuz tiyatroterapi koyduğunuz isim bile eğitici, benim hocamada bu yakışır,hocam tüm arkadaşlar adına sizi saygıyla öpüyorum.
lüleburgazdan beykoza selamlar

Gülay 04-01-2010

tebrikler.

Amacım kimseyi eleştirmek değil, sadece yaptıklarımıza bir göz atıp, biraz daha düşünelim istedim. Herkesin istediğini yazmaya, istediğini söylemeye, gazete dergi çıkartıp, şiir kitabı bastırmaya, oyun yazıp sahnelemeye hakkı var… Ama dostlar insaf denilen de bir kavram var. Lütfen bu kavramı hayatımızdan uzak tutmadan yapalım tüm yapmaya hakkımız olanları…

çok önemli bir mesaj.
tebrık ederım.

Sinan Akbaşak 26-01-2010

Merhaba

Değerli Doğuş Haber., Sevgili Ozan kardeşim
Çok zarifsiniz...

Toplam 3 yorum bulundu. 1-3 arası listeniyor.
Ozan Derviş

BEYKOZLU OLMA ZAMANI

27-03-2024 Yorum yok. 502
Neyir Erkan Şişman

Oylar Sandığa

27-03-2024 Yorum yok. 475
Tekin Toklucu "Ters Köşe"

TÜRK FUTBOLUNDA BİTMEYEN KAOS….

27-03-2024 Yorum yok. 478
Feride Gündüz "Hoş Kalem"

HEY ON BEŞLİ ON BEŞLİ

27-03-2024 Yorum yok. 404
Erdal Uzuner

SEÇİME GİDERKEN

27-03-2024 Yorum yok. 433
Yaprak Akın

KONUT ALMALI MI !

27-03-2024 Yorum yok. 392
Cüneyt Pulant

Alaattin Köseler Gerçeği

27-03-2024 Yorum yok. 485
Hacı Arıcı

BEREKET İKLİMİ

27-02-2024 Yorum yok. 458
Asiye Çakır

ZAMAN VE HAYAT

27-01-2024 Yorum yok. 1072
Tuncay Ünde

SEVGİLİYE MEKTUP

26-12-2023 Yorum yok. 926
Adem Öztürk "Beykoz Sevdalısı"

Ortadoğu Müslüman mı?

25-11-2023 Yorum yok. 787