Ülkemizde
insanların bir kısmı dine belirli bir mesafe bırakarak yaşamak istiyorlar. Bu
onların dinsiz olduğunu göstermez…
Bir kısım
vatandaş ise diniyle daha iç içe yaşamayı tercih ediyor. Toplumun bu
özelliklerinin durduk yerde kutuplaşma yaratması mümkün değil. Kaldı ki Türkiye
çok kültürlülüğü yüzlerce yıl yaşamış bir ülke.
Esasen
toplumların kutuplaşmalar içinde devindiği pek çok çıkar tartışmasının
doğasında kutuplaşma olduğu ve yine toplumların bu çek bırak oyunu içinde
enerjisini bulduğu, en önemlisi ise sergilenen oyunun, oyuncularının bir
değişmediğini görüyoruz.
Dün olduğu
gibi herkesin tehdit altında olduğu söylüyorlar bugünde… Evet bir tehdit var.
Üstelik hepimiz tehdit altındayız. En büyük tehdit gerçekleri çarpıtan, illüzyonlarla
milletin kafasını karıştırmaya, önüne takoz koymaya çalışan bu zihniyettir.
Aslında dün gibi bugünde bizim değil.
Ancak her
şeye rağmen bu bir dönemdir ve en ağır süreçler hafif hasarla atlatılmıştır.
Eşitlenme sancı doğurur ve hazmetmek zaman alacaktır ve onun ipini tutanların
milyonlarca insanın algısını ellerinde mümkün değildir.
Beykozum
güçlendikçe etkilerini azalacak yerlerine organik yeni aktörler gelecektir…
“Gölgede
duranın gölgesi olmaz. Cesaret edip güneşe çıkasın ki kendi gölgeni göresin”
Ve bugünler
şiddet şiddet eğer şiddete karşıyım diyorsun sonrasında “Ama” gelmeyecek.
Hiçbir gerekçe ile şiddeti meşrulaştırmayacaksın. 100 yıl önce öğrenilmiş
yanlışları savunarak kendini haklı çıkarmaya çalışmayacaksın.
Bu eril dili
değiştirmek için uğraşmak gerekiyor. Hiç kimsenin bir diğerinden bir adım geri
durmaması gerektiğini anlatmamız gerekiyor.
Özür metnin
sonunda kadına, doğaya, cinsel farklılıklara, çocuğa hayvana, yaşatılan her
türlü şiddetin karşısında iyiliğin yanındayım ve ömrümün sonuna kadar demişsin
ya işte bunu “Ama’sız, Fakat’sız hiçbir bahane öne sürmeden, Hiçbir şarta bağlı
kalmadan savunmamız gerekiyor.”
Sadece
savunmakla değil bayrak açmak gerekiyor. Topluma güzel mesajlarla değil aile ve
bireylerin yetiştirme tarzına ve sevgiye saygıya değer vermeliyiz. Ziraat
Fakültesi öğrencisi genç, yaz tatilinde deneyimlerini artırmak için civar
köylerde dolaşmaya çıkmıştır. Arabasını bir meyve ağacının yanına yanaştırdı ve
orada çalışan köylüyü uzun süre seyrettikten sonra seslendi…
“Hey amca,
çok çağ dışı çalışıyorsun. O ağaçtan 10 kilo elma alabilirsen şaşarım.” dedi.
Köylü Amca güldü “Ben bir kilo bile alsam şaşarım, bu portakal ağacı da…”
İşte sevgili
okurlarım; hazırcı, emeksiz evlatlar toplum yetiştirmeyelim. Saygılı. Elmayla
portakalı aynı sanmamalı. Esenlikler dilerim.
Tüm İslam
Âleminin Kurban Bayramını tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim.
Sevgiyle
kalın…