Kâğıt mendil bilmeyen zamanlar, 45’lik plaklar, arkadaş
ıslıkları, İstanbul’a gelen insanların üzerindeki memleket kokuları. Paran
olunca ödersin diyen mahalle bakkalları. Sabahları dedikoduya değil günaydına
açılan pencereler. İki balkon arasına kardeşliği asan insanlar.
Vicdanları iflas edip, ahlaksızlığa, geçim kaynağı
belirleyenlerden değil, yoksul sofrasını bile bölüşen, yakası güllü zamanlardan
bahsediyorum. Bazı insanları televizyonda gördüğüm zaman, o televizyonu camdan
aşağı atmak geçiyor içimden.
Çocukluğumun radyolarını hatırlıyorum da görmediğim
insanların sesi içimi ısıtırdı. Bu demektir ki radyoların asaletini
televizyonların cehaletine değişmem. O yüzden çocukluğumun dilini arıyorum ve
birbirlerini can kulağıyla dinleyen organik insanlığın elini.
Toplumun cehaletinden yararlanan, kalitenin ve zarafetin
beline vurulmadığı, malı götürmenin özne olmadığı, her türlü ahlaksızlığı
yaparak popüler olanlara kurban olunmadığı, içi boş güzel kadınlardan,
hayatında kitap okumamış, yakışıklı çuvallardan değil sanattan bahsediyorum.
Evine ekmek götürmek için ceketini satan babalar gördüm ben.
Ağlamak için yağmuru beklediler de onurlarını satmadılar. Üç kuruşluk çıkar
için kimseye iftira atmadılar, sözlerini tuttular yeminlerini yutmadılar.
Herkesin, insanlığın kitabını okuduğu kimsenin, kimseye nerelisin diye
sormadığı, yere düşeni tekmeleyen değil, ayağa kaldıranların bol olduğu,
şimdilerde pek bulamadığımız insanlıktan bahsediyorum.
Ağzına haram lokma koymayan dedesinin duvardaki fotoğrafına
bakıp gurur duyan, çevresine duyarlı insanlık için çırpınan, gönlünü
karşılıksız sevdalara açan, anonslara bile gerek duymadan, kanını ve
organlarını bağışlayan insanlardan. Bu ülkede bir zamanlar fazlasıyla mevcut
olan cömertlikten bahsediyorum. Geçmişe uğramadan, geleceğe koşamazsın. O
yüzden harcadığım zamana borcunu eski güzellikleri canlı tutarak ödüyorum.
Kapıların üzerinde kilit bile olmadığı, kadınların katledilmediği,
çocukların taciz edilmediği yıllardan, insanları sırtından vuranlardan değil,
sırtına alanlardan. Mucizeden bahsediyorum. Böyle zamanlarda en güzel
eylemlerden biri kitap okumak. Virüse bağlı yaşıyoruz diye bu duygulardan
vazgeçecek değilim. Kışın geceler uzun olur. Aşk son demine kadar yaşansın
diye. Bende kendi yazımı gönderdim. Virüslerin etkisi uzun olur yazılar,
kitaplar, gazeteler, son satırına kadar okunsun diye…
Sağlıklı yaşamlar…
Duyarlı insanlar/insanlık
Değerli dostum arkadaşım Osman, yazını çok çok beğendim.