Oldukça zor günlerden geçiyoruz yiye başlayacağım ama dilim
varmıyor ve pek çoğunuzu duyar gibiyim… diyorsunuz ki;
Hangi günümüz zor olmadı ki, ne kadar haklısınız, ellili
yaşların üstünde olanlar yarım asırlık bir ömrü geride bırakmış olduğuna göre, pek
çok olay ve gelişme ile de karşılaşmış, yaşamış en azından duymuşsunuzdur.
Gribe benzer çok hastalıklar çekmiş ve atlatmışızdır. İnsanız
ya, Allah korusun çok daha tehlikeli olanları yaşayanlar ve atlatanlar da var
elbette (maşallah diyelim) atlatamayıp vefat edenlere de Allahtan rahmet dileyelim.
Coronavirüs süreci beklediğimizden tehlikeli ve uzun süreceğe
benziyor. İlk defa tüm dünyanın verdiği ortak bir savaşa tanık oluyoruz. ’’sağlık
savaşı’’ bunda bile topyekûn insanlık adına bir hareket göremiyoruz. Ekonomik
ve ticari savaş daima ön planda, insan hayatı hiçe sayılıyor. Bunu biliyorduk
ama bu kadar da olmaz dediğimiz zamanlardayız.
Biz Türkiye olarak hep bir savaşın, hatta ne savaşı,
Savaşların içindeyiz yıllar yılı. O yüzden ellili yaşlar dedim. Çok badireler
atlattı bu ülke ve hala da savaşıyor..! Biter mi ? Hayır ? Neden ?
Sorular, sorular…
Bazen kendi kendimi sorguluyor ve empati de yaptığım çok
oluyor. Acaba ben ve benim gibi düşünenler mi hata yapıyoruz diye...
Bir grup var ki, ülkemizi küçük görmeye, düşürmeye alışmış, kim
ne yaparsa yapsın onların gözünde ve gönlünde yer bulamıyor ve bunlar
çoğunlukla rahat yaşam süren kesim veya kolay kazananlar gibi gözlemliyorum. Zaman
dilimini öyle bir yere getiriyorlar ki, bazı yılları görmezden geliyorlar, ya
da AB’yi Her şeyin en iyisini onlar bilir, ne derler se doğru ve ne önerirler
se yapmalıyız gibilerinden..
Türkiye 45 yıldır ABD-AB ülkelerinin pek çoğu başta olmak
üzere, medeniyet dediğimiz topraklarda hüküm süren, sömürge Arap yarımadası
ülkelerin oluşturduğu, toplayıp beslediği, eline silah bomba verdiği paralı
Çapulcular ile savaşta, binlerce Şehit verdi. Asker, polis, sivil, korucu, eğitimci,
emekçi…
Hepsine Allahtan rahmet diliyorum.
Ve bugün televizyonlarda ki açık oturumlar da bakıyorum ve
ağzım açık dinliyorum. Bu ülkenin, rejimine, güvenliğine, siviline ve
toprağına, dahası Kurucu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bile kasteden bu
gafiller ile ilgili yasal girişimleri, ’’Demokrasi’’ kalkanı ile savunmaya
çalışan gazeteci, siyasi ve bürokratlar var. Savlarında bile öyle gafil ve
strateji bilgisinden yoksunlar ki, insanın nutku tutuluyor ve diyorum ki, bu insanların geçimini de
yukarıda bahsettiğim dış güçler mi sağlıyor..!
En basitinden şu; yıllarca kendi topraklarımızda, büyükşehirlerdeki
eylemler dışında, özellikle Güneydoğu kırsalında, mağara, yeraltı ve
gizlendikleri yerlerden onların peşine düşen Ana kuzuları Mehmetçik ve
korucuları kahpece şehit ederlerken, görünür olmalarını sağlamak amacı ile (Bu
bana göre doğru bir stratejiydi) iki yıl, barış süreci adı altında o bölgeyi
rahat bırakıp alçakların, inlerinden şehirlere inmelerine göz yumulmuş, onlarda
Sur başta olmak üzere birçok il ve ilçede yeraltı dünyası kurup, sözüm ona
orada kendilerince bir hükümranlık düşünürlerken, kafalarına Türkiye
Cumhuriyeti vurdu ve belleri kırıldı. Sonra Suriye den el atmaya çalıştılar,
yapılan operasyonlar ile bunlara da gerekli cevap verildi, veriliyor ama tam
yarım asırdır verilen Canların yanında Ekonomik kayıplarımızdan bahsedemiyoruz
bile. Olaya hiç bu açıdan bakmıyorlar..!
Hepimizin ve sözde, kendilerinin de kırmızıçizgileri Türkiye
Cumhuriyeti demokrasi ne TC, Demokrasiye, YOK
Mustafa Kemal ATATÜRK‘e ATATÜRK demem !! Diyenleri savunmamaları için bu üç neden
yeter de artar bile.
Türk’ün Türk den başka Dostunun olmadığını geç kalmadan
öğrenmeyi diliyorum.
Saygı ve sevgilerimle…