Kutlu güzel
günleri geride bıraktıktan sonra, nedense bizim zamanımızda böyle değildi
cümlesini hem yürekten söylüyor hem de etrafımdan duyuyorum.
Milli
Bayramların daha coşkuyla kutlandığı, daha bilinçle yaklaşıldığı dönemlerin
çocuklarıydık. Günler öncesinden günün önemi kalbimize düşer, heyecandan
yerimizde duramazdık. Süslemeler, provalar elbette kutlamanın şanından fakat
günümüzde gözlemlediğim kadarıyla, işin tamamen görsellik ve tabir yerindeyse
şov boyutu vitrine çıkıyor. A sınıfı, nasıl B sınıfından daha iyi görsel şölen
sunar-ı izliyormuşuz gibi hissediyorum.
İlçe de
uzun senelere yayılan yayın hayatımızda, birçok kutlama, anma ve beraberinde
etkinlik görmüş geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki, bu tarz Milli Günler gerçekten
yüreğin kabardığı, minnet ve saygıyla Ataların yâd edildiği, anlamı dolayısıyla
kutlama yapılan günler olarak hafızalarda kalmalı.
Az önce de
bahsettiğim gibi öğretmenlerin ve beraberinde öğrencilerin birbirine üstünlük
sağlamak için tüm hünerlerini dökmeye çalıştığı ama çocuğun neden o kıyafeti
giydiğini bilmediği, neden o bayrağı tuttuğunu anlamadığı bir gün olarak
kalmamalı…
Her
Milletin kendine özgü ve muhtemelen destansı tarihi vardır. Fakat millet ayrımı
gözetmeksizin, “Çanakkale’yi Geçilmez” cümlesiyle anan, hatırlayan, dünya
devletleri varken, neden kendi tarihimizi anmayalım, ders çıkarmayalım hatta
özünü anlatarak kutlamayalım ki…
Bilginin bu
kadar kolay elde edildiği bir dönemde, çocuklar merak etsin okusun incelesin,
sorsun, sorgulasın, eleştirsin ve kendince çıkarımlarda bulunsun çok
isterdim. İç sesinizi duyar gibiyim,
bilgiye ulaşmak kolay da bilgi kirliliğinden korunmakta bir o kadar zor
diyorsunuz haklısınız; lakin hamurun mayası size aitken, nasıl pişmesi
gerektiğini biliyorken, bir zahmet başında bekleyip yanmasına engel olmakta bizlere
düşmüyor mu?
Bir anne
olarak, elimden geldiğince, bahsettiklerime uymaya, uygulamaya özen
gösteriyorum. Henüz minik kalbiyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
kutlayan kızıma ve oğluma da bugünün önemini uzun uzun anlatıyorum. Her
ikisinin öğretmeni de bu konu da çok duyarlı, ben de elimden geldiğince
anlatıp, soru sormalarına anlamlandırmalarına izin veriyorum.
Kıssadan hisse diyeceğim odur ki; ortak değerlerimizi gösteriş uğruna değil, gerçekten kalb-i duygularla koruyalım, kutlayalım gerekiyorsa analım.
Unutmayalım ki Mehmet Akif’in de Nazım’ın da Vatanı aynı vatandı...
Neyir Erkan Şişman