Şu an 7,5 yaşında olan küçük kızımın, 2 yaşında, anaokulu
ile başlayan okul maceralarını sizlerle paylaşmak istedim. Detayları yazsam
Kitap olur.
40 Yaşında anne olunca, bir süre sonra çocuğunuza, enerjiniz
yetmiyor…
Eskisi gibi; komşuluk yok, çocuklar için parklarda, sokaklarda oynayacak
arkadaş yok…
Hadi dedik, anaokuluna gönderelim, en azından oyun
oynayacağı arkadaşı olur, sosyalleşir…
Anaokulunda, oyunlar oynar, resimler yapar, şarkılar, danslar
öğrenir, paylaşmayı öğrenir diye düşündük...
Araştırdım ve uygun bulduğumuz bir okula küçük kızımı
gönderdim…
Bu arada; kızım, 11 aylık konuşmaya başlamış, kaldırımda
yürümeyi öğrenmiş ve insanlara ’’Merhaba’’ demeyi bilen, parklarda karşılaştığı
çocuklarla, oyuncak değiş-tokuşu yaparak oynayan, oynamak istemeyenden uzak
duran, 22 aylık tuvalet eğitimini tamamlamış bir çocuktu…
İlk başladığı okulumuz, hareketli, eğlenceliydi, 1,5 ay
sonra İngilizce şarkılar söylemeye başlamıştı bile… İyi bir şey yaptım, diye
sevindim, bende biraz kendime zaman ayırmaya başlamıştım ki; bizden kaynaklanan,
mali durumumuzla ilgili sebepten, okulumuzu değiştirdik... Bu okulda, resim
yapmayı İngilizce şarkı söylemeyi ve kendi yaşıtlarıyla oynamayı öğrendi…
İkinci okulumuz, daha küçük bir okuldu, çok güzel bir yıl
sonu gösterisi hazırladılar, bizimki 2,5 yaşında folklor oynadı, rontlara
katıldı...
Bu okulda ne mi öğrendi?
Kendinden küçük birisiyle arkadaşlık yapamayacağını, elinden
bütün oyuncaklarını alan bir arkadaş istemediğini öğrendi. Öğretmenler ne mi
yaptılar; 5 ay küçük olanı tuttular, ağlamasın diye…
( 1 ila 3 yaş arası çocuklarda 2 ay bile çok büyük bir farktır
ve eğitmenlerin bunu dengelemeleri gerekir.)
Okul sonrası yaz tatilimizi, oyuncak saklayarak geçirdik,
elinden gelip alacaklar diye...
Durum böyle olunca, Üçüncü okul arayışımız başladı, evde
durmak mümkün değil, devamlı sokaklarda, parklardayız...
Üçüncü okulu da bulduk, kalabalık ama toprak bahçesi var
diye tercih ettim…
Öğretmenlerini sevdi, arkadaşlarını sevdi ,mutlu mutlu gitti
okuluna…
Okul öncesi eğitim almaya başladı 3,5 yaşında, yılsonu partisinde
öğrendim ki, kendinden bir yaş büyüklerin sınıfındaymış. (bende fark edemedim, hepsi aynı boyda olduğu
için)
Ben kızımı, oyun oynasın diye anaokuluna gönderiyorum, nasıl
olsa hayatı boyunca, nerdeyse hep okuyacak, mücadele edecek diye, bizim ki 3,5
yaşında okul öncesi eğitim alıyor.
Bazı, olmaması gereken, ufak tefek olaylar yaşansa da
Öğretmenini çok sevdiği için devam ettik okula. Bir süre sonra, öğretmen değişiminin gerekli olduğu söylendi.
Yeni öğretmenine, bir süre sonra alıştı…
Okulun Kavacık bölgesine, servisleri olmadığı için, tekrar okul değiştirmek zorunda kaldık…
Çok uzattım biliyorum; son iki okulu yazmıyorum…
2 yaşından 6 yaşına kadar küçük kızım anaokullarında ne mi
öğrendi?
Sağ Koluna Burnunu Silmeyi, Sol Koluna Ağzını Silmeyi…
İlkokula, her ne kadar 6 yaşında göndermek istemesem de, 2 sene okul öncesi eğitim alınca
göndermek zorunda kaldım.
Bu kadar okul öncesi eğitimden sonra, hemen okur-yazar
sandım…
Çalışan bir anneyim, okulda etüt olur, sandım… Hiçbir şey
düşündüğümüz gibi olmadı tabii ki.
Öğretmenimizin eve gönderdiği defter notları aynen şu
şekildeydi.
‘’hikâyeyi okutun ‘’ veya ‘’Okuma yaptırın’’ ‘’metni
okutun’’ vb…
Eve verilen ödevleri yapmaya vakit bulamazsak defterdeki not
‘’ BU NE YA! ‘’defterleri saklıyorum…
Tabi bizim evde fırtınalar kopuyor, ‘’çalış kızım, oku kızım,
hadi kızım, hadi kızım’’…
Bir gün kızım ‘’Ben artık okula gitmek istemiyorum ‘’ dedi.
Neden mi! ‘’ Öğretmenimiz, çalışması için iki konu vermiş, bizimki
bir konuyu çalışmış,
Öğretmenimizde çalışmadığı konuyu sorunca, bizim kız
yapamamış,
Öğretmenimizde ’’ TEMBEL ‘’ demiş. Arkadaşları da ‘’TEMBEL’’
diye alay etmişler…
Sözün bittiği yer…
Bu ve benzeri, düşüncesizce
sarf edilmiş sözcükler ,ikinci dönemde devam etti….
Sınıf değişikliği yapmak zorunda kaldık…( Kızım için,
arkadaşlarından ve öğretmeninden ayrılmak zor olsa da...)
Çalışan tüm anneler, benim yaşadıklarımı yaşamışlardır veya yaşıyorlardır..
Her çocuk, farklıdır… Kimi hemen öğrenir, kimi geç öğrenir… Ama
bir şekilde okuma-yazmayı öğreniyorlar… Anne-Babaları azarlayarak, çocuklara
eğitim verilemez…
Uzun lafın kısası; BİZLER
‘’ANNELER –BABALAR –VELİLER-ABLALARIZ’’…
BİZLER ÖĞRETMEN
DEĞİLİZ…
Bizler ; Çocuklarımızın, Karnını doyurabilmek ,
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışmak zorundayız…
Çocuklarımıza, Saygıyı, Paylaşmayı, Sorumluluk Sahibi
Olmayı, Adil olmayı Öğretebiliriz…
Bazı Çocuklar; Ebeveynlerinden ,hiçbir bilgiyi almazlar,
pedagojik eğitimi olan her öğretmen bunu farkeder… Bu doğrultuda, geç olmadan
çözüm üretirler… Anlayış ve Hoşgörü çerçevesinde…
Biz ne mi olduk!!!! Hem
Öğretmen, Hem Anne, Hem Baba, Hem Arkadaş…
Sevgiyle Kalın