AH ESKİ GÜNLER ESKİ BAYRAMLAR

14-08-2019 3131 Yorum yok. Yorum Ekle

OZAN BEYİN ARZ-I TALEBİNE DUYARSIZ KALMAMAK İÇİN BENDE KALEME ALMIŞ OLDUĞUM YAZIMI BİTİRDİM VE İLK ÖNCE OZAN BEYİN SAYFASINDA PAYLAŞIYORUM.OZAN BEY UYGUN GÖRÜRSE DOĞUŞ HABER İNTERNET SİTESİNE’DE KOYABİLİR.MÜSADE EDERSE İLKİ DOĞUŞ HABER’DE YAYINLANDIKTAN SONRA YAZDIĞIM BAŞKA SİTELERDEN BİRİSİNEDE GÖNDERMEK İSTERİM.ÇÜNKÜ BU YAZIYI YAZMAMA VESİLE OLAN OZAN BEYDİR.KENDİSİNE ŞÜKRANLARIMI BİRKEZ DAHA ARZ EDERİM...YAZIM:

AH ESKİ GÜNLER ESKİ BAYRAMLAR        

Bana göre eski günler güzeldi. Bu güzellikler yaşanılan zamanla alakalı olmakla beraber, çocuk ruhlarımızın saf ve masum oluşu ile de alakalı olmalı. Kendi çocukluğumdan olaylara baktığımda; bir bayram günü yeni elbise giymenin, bütün ailenin bayram gününe özel olarak hazırlanmış sofrada buluşmasının verdiği mutluluğun aranmamasının imkanı var mı?

Eski günlere olan özlem niye?

Belki de "eski günler" muhabbetinin tek ortak noktası, her dönemin bir öncekine göre adım adım bozulmaya doğru gidişinin kabullenilmesidir. Bütün mahallelinin birbirini tanıdığı, dertleriyle dertlenip, sevinçleri ile sevindiği dönemlerden, aynı apartmanda yaşayıp kapı komşusundan bîhaber insanların yaşadığı bir döneme geçtik. Birbirimizin sıkıntılarına çare olmayı bıraktığımız gibi, birbirimize olan güvenimizi de kaybettik. Kaybolan güvenle beraber birçok geleneğimizi ve alışkanlıklarımızı da ya terk ettik ya da terk etmek zorunda bırakıldık. Evlerde pişirilen yemeklerden birkaç sokak ötede oturan yaşlı komşulara gönderildiği dönemlerden, yan komşumuzun ihtiyaç sahibi olup olmadığını bilmediğimiz veya umursamadığımız günlere geçtik maalesef.

Komşuluk ve güven de kalmadı...

Gönderilen bir tas çorbanın maddi görüntüsünden ziyade, görünmeyen tarafında sevgi, saygı, bir arada olma ve paylaşımcılık ikram ediliyordu. Çünkü herkes bilirdi ki başına bir iş gelse yakın akrabalarından önce sıkıntılarına komşuları merhem olacaktı. Yine bizler, seksenli yıllarda çocuk olanlar anne babalarımıza gösterdiğimiz saygıyı mahallenin bütün büyüklerine de gösterirdik. O insanlar da gerektiğinde bir anne baba kadar olmasa da imkanları dahilinde yol gösterir veya yardımcı olurlardı. Şimdi istisnalar olmakla birlikte kaç binada bu tür ilişkiler kaldı ki? Hangimiz acele bir işimiz olduğunda çocuklarımızı komşularımıza bırakabiliyoruz ki?

Bayramda şeker toplayan çocuklar azaldı. Toplumda bir canavar ruhlu kişinin çıkması bile yeterli olabildi güzel bir geleneğin kaybolmasına. Evet çocukların bayram eğlencesi ‘şeker toplama’ adeti maalesef şehirlerde yok oldu; köylerde kasabalarda da yok olmak üzere. Çocukluğumuzun ve çocukların en büyük eğlencelerinden biri olan ‘şeker toplama’ geleneği de yok oldu. Kapılarımızı çalan zilimize basan çocuklar cıvıl cıvıl sesleriyle bayramın neşesiydi, manasıydı...Maalesef zamane canavarı çocukların elinden aldı. Bayramın ruhuydu çocuklar, duygusunu tamamen kaybetmek üzereyiz maalesef.       

Güzel geleneklerimiz vardı.

Her kaybolan gelenekle beraber yaşama sevincimizden de bir şeyler kaybetmekteyiz. Memleketinden uzakta yaşayanlar için bayramların tek neşesi olan çocuklar kapılarımızı çalmayı bırakalı bayramların da tadı kaçtı. Üçer beşer kapımızı çalan çocukların o cıvıltılarını artık göremeyeceğiz gibi duruyor. Şehir hayatı yaşayan bizlere bayram gününde olduğumuzu hissettiren tek figürün çocukların boşluğunu maalesef görmekteyiz.

Değerlerimizi kaybettik ve nerede o eski bayramlar demeye başladık.

Çocukluk çağlarımızda yaşayıp da şimdi göremediğimiz gelenek ve adetleri sıralayacak olursak sayısız değerlerimizi farkında olmadan kaybettiğimizi anlarız. Esasında geçmişi yad etmek güzel olmakla beraber, yapmamız gerekenler; yeniden komşuluk ilişkilerini tesis etmek, birbirimize olan güvenimizi yeniden sağlamak, yakın çevremizden başlamak üzere maddi ya da manevi olarak dostlarımıza yardımcı olmak ve daha bir sürü unuttuğumuz güzellikleri hayatı geçirmektir. "Bu devran böyle gelmiş böyle gider mantığı" ile ve de neme lazımcılıkla olaylara yaklaşırsak hiç şüphesiz daha birçok değerimizi kaybedeceğiz.

“Nerede o eski komşular, nerede o eski arkadaşlar, nerede o eski çocuklar?“ diye hep bunları tekrarlayacağız.

Bugünün ‘yeni'sinde bulamadığımız ‘eski' ye dair pek çok şey söyleriz. Modern çağ ile birlikte beslenme alışkanlıklarımızdan, iletişim şeklimize, ilişkilerimizden, değer yargılarımıza kadar pek çok şey değişti. Örneğin bugünün insanı düne göre daha mutlu diyebiliyor muyuz? Ya da bugün güvenebildiğimiz kaç arkadaşa sahibiz?

Para, değer, kariyer, inanç; bunlardan hangisi oldu önceliğimiz?

Modern çağın yalnız insanı! İnsana insan gerek…

İnsana, ekmek, aş, iş de gerek elbet; ama insana eş, arkadaş komşu ve sırdaş da gerek.

Yalnızlaştık!  Konuşmak, gülmek, paylaşmak ve inanmak iyi gelir insan ruhuna. Zira ruh hastalıklarının en büyük nedenlerinden birisidir yalnızlık.

Modern çağ ve Kapitalizme teslim olduk. Modern çağ ve kapitalizm, insanın ruhundan ziyade, bedenini ve konforunu dikkate alır. İnsanı, doyurmayı, güzelleştirmeyi ve rahat ettirmeyi önemser. Bu aynı zamanda kendi varlık sebebidir kapitalizmin. İnsan ne kadar çok tüketirse çarklar da o kadar hızlı döner. Kapitalizmin çarkları hızla dönerken, insanı yücelten, onu farklı ve güçlü kılan ne varsa onları da öğütür. Duygularını, değerlerini, kültürünü ve inancını…

İnsanı yücelten ve koruyan değerlerimiz vardı. Biz onları kaybettik.

Atalarımız: “Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.” der.

Kaybolan Değerlerin Topluma Yansımaları!

Ademoğlu'nun “değersizleşmesinin” yansımalarını, yaşamın her alanında görmek mümkün. Bilgesam tarafından 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre;

Türkiye'de tanımadığı kişilere güvenmediğini belirtenlerin oranı (%73).

Tanınmadığı apartman komşularıyla karşılaşınca selam vermemeyi normal görenlerin oranı (%32,7).

Kısa yoldan zengin olmak kabul edilebilir bir davranıştır diyenlerin oranı (%29,1).

Boşanma oranları, çocuk suçlular, madde kullanım oranları ve daha pek çok olumsuz sonuç var “değersizleşmesinin” boyutunu gösteren.

Batı'da durum daha vahim! Aslında bu sadece bizim sorunumuz değil. Hatta Türkiye, Batılı pek çok ülkeye göre daha iyi durumda. Örneğin; Amerika'da 24 milyondan fazla çocuk babasından ayrı büyüyor. Evlilik dışı ilişki yoluyla doğan çocukların oranı bazı Avrupa ülkelerinde %50'nin üzerinde. Mesela; İzlanda (%67), Fransa (%56), İsveç (%54).  Avrupa'da çoğu ülkede uyuşturucu madde kullanımı serbest. Avrupa Polis Örgütü'ne (Europol) göre; Avrupa'da uyuşturucu maddeler için yılda 24 milyar Euro harcama yapılmakta.

Nereden ve nasıl başlamalı?

Hiçbir zaman geç kalınmış değildir, iyi başlangıçlar için.

Hepimizi rahatsız eden bu problemlerin çözümü de yine bizim elimizde. Bozulma ve düzelme, bireyden başlar ve topluma yansır. Bu yüzden hepimiz kendi öz muhasebemizi yaparak başlayabiliriz.

Her sabah karşılaştığımız komşumuza selam vermek iyi bir başlangıç olabilir. Uzun zamandır görmediğimiz dostlarımızı ziyaret etmek... Neredeyse dini bir ritüel gibi bağlı olduğumuz günlük rutinleri değiştirmek...Etrafımızda akıp giden acıya, gözyaşına ve sevince yüzümüzü dönmek...

Sonrada şu soruları sormak: Biz nereye gidiyoruz? Varlık sebebimiz nedir? Bu soruların cevabını bulduğumuzda uyguladığımızda taşlar yerine oturacaktır...

      Selam ve dua ile...                                                                                                            

Ozan Derviş

BEYKOZLU OLMA ZAMANI

27-03-2024 Yorum yok. 502
Neyir Erkan Şişman

Oylar Sandığa

27-03-2024 Yorum yok. 475
Tekin Toklucu "Ters Köşe"

TÜRK FUTBOLUNDA BİTMEYEN KAOS….

27-03-2024 Yorum yok. 482
Feride Gündüz "Hoş Kalem"

HEY ON BEŞLİ ON BEŞLİ

27-03-2024 Yorum yok. 405
Erdal Uzuner

SEÇİME GİDERKEN

27-03-2024 Yorum yok. 444
Yaprak Akın

KONUT ALMALI MI !

27-03-2024 Yorum yok. 394
Cüneyt Pulant

Alaattin Köseler Gerçeği

27-03-2024 Yorum yok. 492
Hacı Arıcı

BEREKET İKLİMİ

27-02-2024 Yorum yok. 458
Asiye Çakır

ZAMAN VE HAYAT

27-01-2024 Yorum yok. 1073
Tuncay Ünde

SEVGİLİYE MEKTUP

26-12-2023 Yorum yok. 926
Adem Öztürk "Beykoz Sevdalısı"

Ortadoğu Müslüman mı?

25-11-2023 Yorum yok. 787