Sözün
bittiği yerler vardır, kıssadan hisseler… Duyunca durup kalırsın öylece.
Sorgulamadan geçemezsin kendini, insanları, düzeni… “ Ben ne kadarım?”
diye ölçer biçersin kendini; ya bir gönül aşarsın, ya bir noktaya bakar
dalarsın… Belki de gülümser geçersin. Önemli olan ben neyim diyebilmektir!
Bakınız!
Makamın, hakkın, hayrın ne yüce bir timsali… Güzel bir kıssadan hisse.
Hz. Ebubekir
vefat etmiş Hz.Ömer hilafeti teslim almış, devlet emanetlerini inceliyor. Bir
akşam vakti sandıklar açılıyor, evraklar ve mali hazineye ait altınlar,
dirhemler tasnif edilip devir teslim yapılıyor.
Evrakları
tek tek inceleyen Hz. Ömer, sandıklardan birinde bir kavanozla karşılaşıyor.
İçi dirhemlerle dolu kavanozu merak ederek açıyor. İçinden şu not çıkıyor:
“Ben ki;
ALLAH Resul’ünün Halifesi Ebubekir. Hilafetim süresince devlet
hazinesinden bana bağlanan maaşı almaya haya ettim ve hiç kullanmadım; çünkü
bulunduğum makam tebliğini ücretsiz, Hak rızası için yapan Rasül makamı idi.
Tamamen kendi gayretimle geçindim. Benden sonra gelecek halifeye teslim edilmek
üzere tüm maaşım bu kavanozdadır. Devlet hazinesine kaydedilsin!”
Hayatı Hz.
Ebubekir’le hayır yarışına dönüşen Hz. Ömer, olduğu yere öylece çöker
ağlamaklı vaziyette şunları söyleyecektir:
-Ne kadar
büyüksün Ya Ebubekir! Hayatında seni geçmeme fırsat vermedin, vefatın
sonrasında da buna imkan tanımıyorsun Ne kadar büyüksün Ya Sıddık!
Allah
bizleri güzelliği rekabet edinen kullarından eylesin.
Selam ve dua ile…