Yaratandan korkmayan, sakınmayan insanoğlunun, Covid- 19’dan
ders almasını beklemek, ne saflık!!
Bir zamanlar kapısı bacası açık evlerimiz, elindeki fileyi alıp
evine taşıyan gençliğimiz, otobüste minibüs ve dolmuşta, yaşlısına, kadınına, karnı
burnunda bebek bekleyen anne adaylarına kalkıp yer veren gençlerimiz.
Okullarda öğretmenlerine saygıda kusur etmeyen, onları
gördüğü anda kendine çeki düzen verip ceketini ilikleyen, öğretmeni sınıfa girerken
ayağa sevgiyle kalkan, ders boyunca sessizliğini bozmayan öğrencilerimiz vardı
bizim.
Pazarda çarşıda manavda terazide hakkaniyeti, sattığı üründe
kaliteyi insanlara sunan esnaflarımız. O esnaf ki, her anlamda birbirine
yardımcı olan, birbirlerinin eksiklerini kapatan yardımlaşırlardı.
Köyden kente erken kendisinden sonra gelen hemşehrisinin
derdiyle dertlenen, onun şehirde tutunması için her desteği veren, iş arayan, aş
desteği veren insanlarımız. Kendisi kirada otururken onun ev sahibi olmasını, çocuklarının
en yakın okula yerleşmesini düşünen Eğitim aşığı insanlarımız vardı...
Mahalleler vardı…
Akşamları köşe başlarında günlük hayatlarını paylaşan, hafta
sonu gezme programlarını yapan delikanlılar. Her mahallenin bir futbol takımı
vardı. Amatörlerden daha amatör. Hatta onlara destek veren, önderlik yapan
ağabeyleri, tekaüt takımı ve tabi ki çocuk yaştaki gençleri… Bir mahalleden üç
takımlık büyük bir spor grubu. Ve başka mahalle, semt takımları ile oynanan
müsabakalar, saha içinde kıran kırana, ama müsabaka bittiğinde dostça tokalaşma
ve sarılmalar. Hatta deplasman takımlarını kahvelerinde çay ikramı ile
uğurlamalar.
O vakitler mahalle kahveleri, en önemli toplanma yerlerinin
başında gelirdi.
Komşusu aç ise aç yatanlar, hasta ise hasta olan iyi oluncaya
kadar ziyaretini ve moral desteğini esirgemeyen insanlarımız…
Ve Bayramlar vardı, Resmi ve Dini…
Resmi bayram kutlamaları büyük bir coşku, millî ruh ve
duygular, saygı ve minnet hisleri ile dolardı. Katılım için işler bırakılır, yollar
değiştirilirdi. Ellerde bayraklar dillerde Marşlar… Tören biter coşku bitmezdi.
Uzak semtler Vatan caddesindeki büyük tören için yollara dökülür, okullar en
iyisini icra için birbiri ile yarışırlardı.
Bayramlar denince, Dini Bayramların yeri çok başkaydı çookk…
Bir hafta önceden heyecanı başlardı. Semlerde bulunan boş
arazilere kurulan atlıkarınca, dönme dolap, çarpışan araba gibi mini
Lunaparklar her çocuğun dört gözle beklediği eğlencelerden biriydi. Büyüklerin
küçüklere mendil, çorap, şeker ikramı her çocuğun tatlı rüyasıydı. Alınan
kıyafet veya ayakkabı ile günlerce yatan onu sevip okşayan çocuklardık…
Tutulan oruçlar, anne baba ile gidilen Teravih namazları, gece
kurulan saatin zili ile kalkmak yerine, komşusunun camına veya kapısına
tıklamasıyla kalkılan Sahur… o mistik hava o eski insanlarımız ahhhh…
Kurban bayramının tadı da Sabah namazı ile başlardı. Sabah
evin erkekleri abdest alıp Bayramlıklarını giyerek evden çıkarlar ve fırından
daha yeni çıkmış sıcacık ekmeklerle evin hanımları tarafından kurulmuş Bayram
sabah sofrasına bayramlaşarak hep birlikte oturulurdu. Sonra üst baş değişir, kurban
kesmeye gidilirdi. Büyük bir huzur ile etler önce ihtiyaç sahiplerine sonrada
bir kavurma yapacak kadar eve getirilirdi, onun tadı da bir başka olurdu ve
Bayramlaşma heyecanları...
Bitmek tükenmez sandığımız, daha burada dile getirmediğimiz ama
birçoğumuzun bildiği daha çoookk güzelliklerimiz ,dostluklarımız çabalarımız
vardı...
İnsanlığımız vardı..!!
Aradığımız insanlığımız..!!
Hoşgörülerinize sığınarak…