Bazen
çevreme, bazen sosyal medyaya, bazen de
televizyon gündüz kuşağı yayınlarına şöyle bir bakıyorum da...
"Aşk
mağdurları" veya "dost, arkadaş mağdurları" aldı başını gidiyor...
Aldatılmışlar,
aldanmışlar, terk edilmişler, sükût-u hayale uğrayanlar...
Kendilerini
"melek", karşısındakini "şeytan" ilan edenler...
Biliyorum bu
yazacaklarım hiç birimizle, hiç kimseyle alakası yok (!)...
Kimimiz,
berrak denizlerde yüzerken yanlışlıkla
ağa takılan deniz kızı !..
Kimimiz,
elde kazma kürek sevdiği için dağları delmeye çalışırken göçük altında kalan
Ferhat !..
Kimimiz de
her daim zemzemle yıkanan ete bürünmüş Melek!..
Fakat
maalesef ki kader bizler için 70’li yılların "Türk filmi" gibi
çalışıyor!..
Her
seferinde karşımıza kötü birilerini çıkarıp...
Her
seferinde ters örüyor ağlarını…
Ve hep aynı
repliği tekrarlatıyor bizlere…
"Ben
bunları hak etmedim ki"!!.
.............................................................
Madem
karşımızdaki çok kötü biriydi...
Bize layık
değildi;
Konuşurken,
gülüşürken, koklaşırken, sevişirken...
Günlerimizi
aylarımızı yıllarımızı ona ayırırken...
"Canım
cicim hayatım"
"İyi ki
varsın", derken...
Her şey
tozpembeydi de,
turnusol
kağıdı gibi bir anda mı renk değiştiriverdi?
Dolunay
gökyüzünde aniden belirdi de,
sevdiğimiz
kurt insana mı dönüşüverdi?
Bütün
güzellikler saatler 12’ye bile gelmeden,
bir anda bal
kabağı mı oluverdi?
Hislerimiz
gözlerimiz kördü de,
bir anda her
şeyi net görür mü oldu?
...............
Şimdi onca
yaşanmışlıktan ve teslimiyetten sonra...
Sakın! Melek rolüne bürünüp de karşımızdakini şeytan
göstermeyelim...
Sakın! aldatılmışlık, masumiyet siyaseti
yapmayalım...
"Hapishanelerdeki
insanların %99’u suçludur,
Fakat onlara
sorarsak %99’u suçsuz ve kader kurbanı"!..
Sakın onlar
gibi bizde kendimizi kandırmayalım!
Çünkü
kendini kandıranlar aynı hayatı devamlı yaşarlar...
Ve sakın!
"Ben
bunları hiç hak etmedim" demeyelim..
Çünkü;
Genelde hep
layık olduğumuzu yaşarız!
Onun için
önce kendimize dürüst olarak başlamalı hayata...
Kendimize
dürüst olalım ki,
İlk başta
kendimiz kendimizi aldatmayalım.
Kendimizi ve
çevremizdekileri iyi tanıyalım ki,
Doğru
kulvarlarda yürüyebilelim.
Nasıl ilk
başta sevecenlikle kucakladıysak birbirimizi...
Nasıl ki
Sevgili olarak veya dost, arkadaş olarak girdiysek birbirimizin hayatına...
Nasıl ki
güvendiysek birbirimize ve zamanımızı,
sırlarımızı paylaştıysak birbirimizle...
Ayrılırken
de aynı sevgiyle olmasa bile aynı güvenle ayrılmalı!..
"Biz bu
birlikteliği maalesef beceremedik" diyebilmeli...
Ve
birbirimizi her gördüğümüzde gülümsemeyi bilmeliyiz.
İşte bu
şekilde sokmalı insan birilerini hayatına...
İster
Sevgili olarak,
İster Eş...
İster
Dost....
İster
Arkadaş....
Hayal
ettiğimiz birlikteliğe layık olmak dileğim ile
Saygı ve
Sevgilerimle
Tuncay ÜNDE