Çocukluğumun kışlarını hatırlıyorum.
Damlardan bir metreye yakın sarkan o buz saçaklarını sımsıkı yaptığımız elimizdeki
kartopları ile kırmaya çalışırdık. Kış gelince Aralık ayından itibaren
beklenmeye başlardık yağmasını o da bizi fazla bekletmezdi. Çocukluk işte karın
yağması dört gözle beklenirdi. Geceden yağmaya başlamışsa sabah ilk
uyanıldığında pencerenin perdesi “Çok kar yağmış olsun Allahlım” diye dünyanın
en masum dilekleri dilenerek aralanır ve eğer dua kabul ise bembeyaz bir
çocuksu sevinç kaplardı içimizi.
Beklediğimiz kar neden yağmıyor? Kar yağmıyor
çünkü dünya genelinde yaşanan iklim değişikliği hava olaylarını etkilemekte
ve bu durum da Atmosferdeki sera gazının artışı ile hava sıcaklıklarını
etkileyerek kış aylarında bile kar yağmasına engel olmakta hava sıcaklıkları
mevsim normallerinin üzerine çıkması durumunda bile kar beklerken yağmurla
karşılaşmamız demek olmakta. İklim değişikliği nedeni ile mevsimler kaynakta
kar yağışının bol olduğu yerler bile kar yağışının nadir olduğu bir yer
olabilmekte. Kutuplarda buzullar eriyor. İklim değişikliği buzulları da
etkiliyor sıcaklık değişimi son 10 yılda 2 milyar 720 milyon ton buzulun
erimesine neden oldu. Bu da dünya üzerindeki buzulların yüzde 2 sine dek
gelmekte. Bu erime ile tatlı su kaynağı okyanuslara karışmakta ve okyanus sistemindeki
tuz ve sıcaklık dengesine göre yaşayan canlıları da etkilemekte. Grönland
buzullar diyarı kilometrelerce buzulla kaplı bir bölgeden bahsediyoruz, bu
bölgelerdeki sıcaklık değişimi ve ısı artısı ile bu gibi bölgelerdeki
buzulların tamamının erimesi ortama denizlerinin seviyesini 7 m yükselmesine ve
bu da İzmir, İstanbul ve birçok denizlere kıyısı bulunun şehir ülke ve adanın
sular altında kalması demek olacaktır. Sistemdeki tek bir değişikliğin çarkın
döngüsünü nasıl etkilediğini hepimiz yaşayarak görmekteyiz.
Peki, bu iklim değişikliğine sebep nedir ve biz insanoğlu
olarak ne yapabiliriz?
Doğaya karşı bilinçli toplum olmayı ve duyalı nesiller
bırakmayı sağlamamız gerekli eğer yaşanacak bir dünya geride bırakmak istiyorsak
bizden sonraki nesillere.
Fosil
yakıtlarını daha az kullanmak adına (kömür petrol doğalgaz) Enerji tasarruflu
ampul kullanalım. Enerji tasarruflu ürünler alalım. Evimizin ısı yalıtımını
güçlendirelim. Güneş paneli kullanalım. Yürüyelim veya bisiklet sürelim. Araba
yerine toplu taşıma kullanalım. Daha az et tüketimi(daha az sera gazı). Yenilenebilir enerjileri kullanmaya çalışalım.
Elektronik cihazlarınızı kapatalım. Kullanmadığımız prizleri çekelim. Bireysel olarak hepimiz elimizden geldiğince
bunlardan yüzde 1’ ni yapsak, dünya da 8.025 milyar insan yaşıyor. Bu bize daha
yaşanılır bir dünya bırakır. Bunun yanında sadece bireysel çabaların
yetmeyeceği, Devletlerin daha fazla eylem planı ile dünyayı koruma altına
almaları gerektiği de göz ardı edilemez. Daha fazla çaba gerek yoksa geriye
dünya denen bir gezegen kalmamış olacak maalesef ki.
1954
yılında İstanbul boğazının donduğu söylenir. Buz kütlelerinin boğaza
yayıldığını belki birçoğumuz büyüklerimizden dinlemişizdir. Asıl itibari ile
İstanbul boğazı donmamış, Tuna Nehrinden kopan parçaların zamanla İstanbul
Boğazına kadar geldiği gerçeği şeklinde yaşanan bu olay bir şehir efsanesi
olarak bilinir. Nerde nereye.
Bilanço
kötü görünse bile çaba her zaman umut vericidir. Umut her zaman vardır. Sevgi
ile kalın.