Bundan yaklaşık dokuz ay önce 2020 Ağustos ayında yazdığım
köşe yazımın bir bölümünde Beykoz sahilinde yapılan değişiklikten bahsederken
aynen şu şekilde kaleme almıştım...
"Beykoz
Belediyesi’nin güzel bir icraatı olan, Beykoz'a ve boğaza yakışır bir şekilde
tamamlanan Gümüşsuyu Restaurant Cafe ..."
Gerçekten de Beykoz
korusu önünden başlayarak İncirköy'e kadar olan sahil şeridi, görüntü ve yaya
kullanımı bakımından güzel bir şekilde dizayn edilirken Gümüşsuyu cafe de
ortama renk katmıştı.
Fakat bundan bir kaç hafta önce Anadolufeneri'ne giderken
yolun sol kısmını kaplayan yüzlerce ağacın tam da üçüncü köprüyü güzel bir
şekilde gören geniş bir alanda, bilgilendirme tabelası olmadan köklerinden
sökülmüş olarak tomruk halde görünce "eyvahh" dedim...
Ve ister istemez aklıma Beykoz Belediyesi'nin şimdiki mevcut
başkanı ve kadrosu Zeytinburnu belediye
başkanlığında görev yaparken gazetelerde, sosyal medyada çıkan haberler, yazılar
ve vatandaşların yorumları aklıma geldi..
"Kentsel bölüşüm de sıra Zeytinburnu'nda"
"...Zeytinburnu Meydanı’nda
huzurevi ve adalet sarayı vardı bir zamanlar ve yemyeşildi, şimdi beton denizi
var..."
Vs..vs..
Elbette ki gazete veya sosyal medyadaki haberlerin
doğruluğunu araştırmadan inanmamak gerekir. Hele hele "Çamur at izi
kalsın" veya "Yaz abartılı bir şeyler halk ülke gerçeklerinden
uzaklaşsın" politikası izlenen ülkemizde.
Fakat yıllarca hatta atadan itibaren asırlarca Beykoz'da
yaşayan halkın sahip olduğu tapulu evinin çatısına oda yapmasına bile izin
verilmeyen günümüzde, onlarca hektar alanı kaplayan binlerce ağaç nasıl oldu da
köklerinden sökülmüştü. Kendi söylemleri ile İstanbul'a el birliği ile ihanet
edenler şimdi de Beykoz’un yeşiline mi göz dikmişlerdi..
Az evvel de belirttiğim gibi çalışmayla ilgili Beykoz halkını
bilgilendirici tabela dahi yoktu.
Ve Beykoz sahili düzenlemesi ile ilgili olumlu düşüncelerimi
bir kenara bırakıp çorak hale gelmiş onlarca hektar alan ve ceset gibi önümde
yatan ağaçların bende ki üzüntüsü ve ikilemi ile yarattığı sorular aklımı
kurcalamaya başladı...
Acaba Beykoz halkının gözü sahil düzenlemesi ile boyanırken
diğer taraftan Beykoz belediyesi veya daha "yüksek mevkiler" Beykoz'u
ranta mı yediriyor?
Beykoz'a çay kaşığı
ile güzellikler verilip diğer taraftan kepçeyle geri mi alınıyor?
Elbette ki bunu göreceğiz.
Sadece Beykoz’un değil! İstanbul'un ciğerleri olan Beykoz'un
yeşili inşallah beton ranta yenik düşmez. İstanbul'a el birliği ile ihanet
edenler Beykoz'a da ihanet etmezler ve konu yaptığım bu arazi yeniden
fidanlanıp yeşillenerek sadece bizler için değil, tüm canlılar için oksijen
üretmeye devam eder…
Ve atadan Beykozlu bir
kişi olarak " Benim bu düşüncelerim sadece evhamdan ibaretmiş" der
seve seve özür dilerim.
Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim
Sağlıcakla kalın.
***
Tüm sevdiklerimizle korkmadan kucaklaşarak sımsıkı
sarıldığımız nice bayramlara inşallah..
Ramazan bayramımız mübarek olsun