Yakın tarih kitaplarına olan ilgim sebebiyle, birçok kaynaktan farklı okumalar yaparken, ara ara kendime sorardım. Bu yaşananlar, bu devirde olsa nasıl şekillenirdi sebepler, sonuçlar nasıl geliştirdi diye. Maalesef ki, zaman bu merakı mı fazlasıyla giderdi. Değişen hiç bir şey olmuyormuş, zaman değişse de savaşın yüzü sabit kalıyormuş. Filistin’de ölenler de insan, Ukrayna'da ölenler de...
Yazık ki, yanlış devlet
politikaları ve ardı sıra gelen tutarsızlıklar, bugün milyonlarca sivilin yitip giden canlarının asıl sebebidir.
Konjonktüre bakıldığında aklımıza gelemeyecek hamlelerin de kargaşa anında fayda sağlamak için atıldığını hepimiz görüyoruz. Özerkliğini ilan etmiş birçok devlet, yanında gelişen büyüyen politikaların tehdidi altında, varlık mücadelelerine devam ediyorlar.
Ukrayna’daki işgal devam ederken, çok sevdiğim bir yakınım da oradan yaşadıklarını gün aşırı bizlerle de paylaştı. Bana dokunan yüreğimi delip geçen bir sözü de hala aklımda, “bu devir de, böyle bir şey yaşayacağım asla aklıma gelmezdi” dedi, gerçekten de öyle...
Bu kaynayan kazanın en yakınında,
olayların tam ortasında olan Türkiye’nin, sağlam
bir dış politikaya ihtiyacı var. Anlık kurtarıcı hamleleri tenzih ederek, uzun vadede
hatta her ihtimal değerlendirilerek kısa vadede
de planlar geliştirip, etrafta olan bitenden ders çıkarmalıyız diye düşünüyorum.
Hepimiz Medyadan takip ediyoruz, bir an da tüm olasılıklar değişebiliyor. Konuşulmayan yeni hamleler masaya yatırılıyor. Yeni beyin fırtınalarından yeni sonuçlar doğuyor. Benim demek istediğimse, bu raddeye gelmeden bazı önlem ve yaptırım kararlarının alınması ve ardından uygulanmasıdır.
Maalesef ki tarih tekerrürden ibaretmiş, savaşın son bulduğu, huzurun bol olduğu nice güzel günler diliyorum...