Hani insan
bazen, "keşke bu işin içine girmeseydim" dediği işler yapar ve sonra
"şeytana uydum" der ya..
İçinde
bulunduğumuz ay içersin de ben de buna benzer duygular yaşadım.
Hastane
odasında masaya uzanıp kafamın derisinden önce tavuk yolar misali binlerce saç
sökülüp daha sonra yine binlerce kez iğne kafa derime girip çıkınca "
İnsan, doğal olarak dökülmüş saçlar uğruna kendi bedenine bunca acı çektirir
mi" diye düşünüp, kendimi ister istemez günahkâr hissetmeye başladım.
Ve daha önce tamamlayamadığım bir şiirin
dizilerini, içinde bulunduğum ruh halime göre tamamlamış oldum.
Şiire
geçmeden önce şunu da belirtmek isterim ki saç ekimi ülkemizde müthiş bir
ticaret haline gelmiş. Özellikle de yabancı uyruklu müşteri pazarında. Önce internet
ve medya üzerinden reklamlarla müşteri bulunup anlaşma sağlanıyor. Daha sonra
kişiye operasyon günü belirleniyor ve o tarihte havaalanında karşılanarak
hastaneye getiriliyor. Hastanede ki operasyon ardından iki gün kalacağı otele
götürülüyor ve ikinci gün kafanın arka kısımda ki sargılar çıkarılıp kontrolden
sonra havaalanına götürülüp yolcu ediliyor. Ve bunların bedeli 1500 Euro
civarı. Yani benim verdiğim ücretin beş misli. Fakat şöyle bir durum var ki bu
ücret bizim paramızla bize çok gibi gelse de onlar için ülkelerinde verilen bir
aylık asgari ücretten daha da az.
Kısacası;
yabancının gözünde ülkemizin şu anki durumu, son yılda yaşanan kurun yükselmesinden ötürü para kazanmak için
çalışmayacak kadar değersiz!.. Fakat döviz bozdurup harcayacak kadar
fırsatlarla dolu bir ülke...
Peki ya
bizler için!..
Yani bu
toprağın her daim cefasını çekmiş, şehitler vermiş bu toprağın sahibi bizler
için...
Neyse...
Bundan sonrası siyasete gireceği için boşuna kalemi tüketmeden ben en iyisi
şiire geçeyim...
**
Çok mu
üzücü yani..
Saçlarımıza
aklar düşmüş olması!.
Her bir
telinde,
Ayrı bir
yaşanmışlık varsa eğer
Ne olacak
ki sanki..
Bizi
sahipleniyor ise derin çizgiler!.
Şu hoyratça
geçen hayatta,
Ak-pak
olmayı başarmış alnımızda
Niçin
kızalım ki..
Saygıyla
hatırlanacak anılar biriktirdiysek,
Başına
buyruk geçen zamana
Niye
utansın ki..
Yaradan'dan
ötürü sevmişse yaradılanı
Her yaşta
pır pır eden bu gönül
Hızlıca
hedefe yaklaşıyor diye şu can
Neden
korksun ki..
Her daim
hak hukuk ile yoğrulmuşsa eğer!
Üzüleceksek,
kendimize üzülelim!.
Utanacaksak,
kendimizden utanalım!.
Kızacaksak,
kendimize kızalım!.
Hepimizin
ham maddesi aynı iken,
Kaç günden
ibaret meçhul şu ömrümüzü,
Kibir ile
tüketmişsek eğer!
**
Bana zaman
ayırdığınız için teşekkür eder
Sağlık
huzur birlik içinde, sevdiklerimize sarılıp öpebildiğimiz nice bayramlar
dilerim.
Tuncay Ünde