Ülkemizdeki
göçmen durumu maalesef ki almış başını gitmiş durumda, daha önce de yazılarımda
dile getirdiğim bu meselenin diğer boyutlarına dikkat çekmek istiyorum.
Neredeyse
3,5 milyonu aşkın Suriyelinin yaşadığı ülkemizde, bir yandan da kaçak göçmenler
meselesi ve bu konuya Avrupa'nın vurdumduymaz tutumu şu sıralar gündemde.
Avrupa
göçmenleri elimizde tutmamız için girişimlerde bulunup, ödenek sözleri
verirken, ülkemizi bu konuda güvenli liman olarak görmekteler.
Peki, ama
neden sadece Türkiye?
Coğrafi
durum olarak bakıldığında, Yunanistan’ın da bu konuda taşın altına elini
koyması gerekirken, Yunanistan tam tersine, karşısındakilerin insan olduğunu
unutup, tamamen onlardan kurtulmaya ve öldürmeye yönelik insanlık dışı bir
politika izlemekte. Bu uygulamalarına sadece bizler ses çıkarmakta ve
eleştirmekteyiz.
Yıllarca
Avrupa’nın şımarık çocuğu olarak adlandırılan Yunanistan’ın bu yakıştırmayı ne
kadar hak ettiğini de bir kez daha tüm gerçekliğiyle görmüş oluyoruz.
Konuyla
ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı açıklamada, Türkiye’nin göçmenler
için umut kapısı olduğunu söylüyor; lakin Türkiye artık dolup taşıyor.
Kafanızı
nereye çevirseniz, başka milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Çok sesliliğe
karşı biri olmamakla birlikte, Türkiye’de Türklük Bilici'nin yitirilmemesi
gerektiğine de inanıyorum.
Şu an
Türkiye’yi bir vaha olarak anlatan Sayın Devlet Büyükleri, sizlere
sesleniyorum. O vaha, kültürüyle, örf, adet, gelenek, görenekleriyle birlikte
yara aldı ve hala almaya devam ediyor. Ben kan kaybını küçücük dünyamda her gün
gözlemleyebiliyorum. Bu meseleye katî suretle çözüm bulunmalı, artık savaşlar
er meydanlarında değil, bu şekilde kültürlerin bozulmasıyla oluyor.
Atatürk der
ki, "Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin, o
zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür."
Korumak
bizim vazifemizdedir. Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızda ki Asil Kan da
mevcuttur!
Saygılar…