Süreci
yönetmek, endüstriyel futbol, Türkiye Futbol Federasyonu ve Teknik adamları
konu alan geçtiğimiz ayki, yazıma yine teknik adamlar ile devam edeceğim.
Aslında
Türk Futbolu’nun en çok kan akan damarı burası!!
Denizli, Terim
ve Güneş’in etrafında dönen, şöhret yörüngesi bir türlü o istikametten sapmadı.
Daha doğrusu saptırılmadı!! Dönme dolap gibi…
Yıllarca
geriden gelen teknik adamların başarılı sonuçları da devamlılık göstermeyince, yaratılan
‘’algı’’ bu üçlüden başka çare de yok, iyisi de yok oluyordu. Oysa dikkatli
araştırıldığında, üçünün de Türk futboluna sunduğu kalıcı ikinci bir isim yok… yaz
yağmurları gibi kısa süreli gelip geçici iki yada üç isim belki var, onlar da
şimdi yoklar...
İSTİKRAR…
Hayatımızın
her alanında ve sahasında devamlılık çok ama çok önemli, başarıları devamlılık
arz eden herhangi birinin en önemli savunma mekanizması bu, istikrarsızlığa
mahkûmiyet. Ne yazık ki, Futbolumuzun temel sorunlarından biri bu. Yöneticisi, taraftarı
hep bundan şikâyet eder durur ama bu konuda sabır gösterme sağlamlığında
değillerdir. Mesela, TFF de yıllardır alt yapılarda görev yapan hocalar var.
Ama orası Milli Takım ve kimsenin umurun da olamıyor… Yılda 20 maç ya
oynuyorlar ya da oynamıyorlar, o da aylara bölünen süreçlerde ama gelsin maaş, yatsın
kalksınlar...
Üstelikte, kulüplerin
alt yapı hocalarına sunduğu imkânların kat kat fazlasına sahip oldukları halde,
O kadar rahat ve hedefsiz olabiliyorlar. Avantajları, Kulüpler gibi taraftar
baskısına maruz değiller. Spor Bakanlığımızdan Türkiye Futbol Federasyonu
yetkililerine varıncaya kadar kimse, Kulüplere altyapılar ile ilgili yapılan
ödemelerin, gerçekte o alana kullanılıp kullanılmadığını şeffaf biçimde
inceleyip, cesaretle hesap sormuyorlar.
Çekince
Neden..!!?
Her şey o kadar
net aslında. Futbolunun son baharına gelmiş futbolculara ödenen milyon avrolar,
yabancı hocalara ödenen paralar. Menajerlere verilen komisyonlar… Hepsi çok sık
şikâyet edip dile getirdiğimiz konular. Ve olmayan altyapılarda hocalara
verilmeyen hakları!! Evine ekmek parasını nasıl
götüreceğini, kredisini, kirasını veya arabasının taksitini nasıl
ödeyeceğini düşünen eğitimci kendini sahaya ve işine ne kadar verebilir??
Çalıştırdığı
öğrencilerine bu ruh hali ile ne kadar katkı verebilir ??
Üzerinde
uzun uzun düşünülmesi gereken bir konu değil. Acilen çözüm getirilmesi gereken
bir sorun bu…
TARAFTAR…
Evet,
amatör branşlardan başlayarak en üst seviyenin yegane ihtiyacı, bazen 12. adam
bazen 6 Bazen 7… ADAMLAR…
En
küçüğünden en büyüğüne, kadınından erkeğine hemen herkesin tutkusu spor…
Özellikle de Futbol. Onlarında eksikleri yok mu ? var elbette… Ama bu arenanın
en MASUMLARI taraftarlar...
Peki ya, 35-37
yaşlarına gelmiş yabancı, eski yıldızlar sahada dökülürken, belki bir sonraki
maçta, belki bir ara iyi oynar diye sabreden Taraftar…
Ülkesinden
çıkan genç yetenekler için aynı sabrı ve iyi niyeti taşımayı neden düşünmez.
Düşünemezler mi?
İşte buna
kafa yormalıyız, Türk futbolunun ve dolayısı ile Kulüplerimizin geleceği için. Bu
ve buna benzer birçok tespitlerim Futbol konulu yazmaya başladığım ve ilkbahar
da çıkacak kitabımda olacak…
‘’Eğer
hayattaysak ve yaşam gücümüzü koruyabiliyorsak,’’
ÜMİTLENMEK HAKKIMIZDIR.