Seçime
sayılı günler kala, kamuoyu yoklaması yapan şirketleri takip etmenizi öneririm.
Üç aşağı beş yukarı oranları söylüyorlar. Hatta bazen kendimi fikstür takibinde
zannediyorum.
Ne gerek
var, seçim günü oyumuzu vereceğiz işte dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız ama
yıllar sonra ilk kez bir seçim, kafa kafaya geçecek izlenimi uyanıyor
hepimizde...
Bu süreçte
açık oturum programlarını, sokak röportajlarını, vatandaşın nabzını tutan
muhabirleri, takip etmeyi de seviyorum.
Özellikle
bu programlar sayesinde adayların bazılarının balon gibi söndüğü de kayıtlar
dahilinde. Sert bir giriş mi oldu? Hayır gelin anlatayım.
Halkçı
olduğunu iddia edip, kendisine soru soranları ötekileştiren, dalga geçen,
veremediği cevapların altında kalıp,
kendine inanan yüzdelik kesimi de hayal kırıklığına uğratan, eleştirdiği
alternatifi olduğu adaylardan, pekte farkı kalmayan, sus sıfır diyerek hepimizi
şaşırtan adaylar var.
Maalesef
hüsran içinde izlediğim, daha fazla uzamasa şu program da kurmayları tarafından
uyarılsa dediğim, siyasetin içine doğmuş, yüzü yıllarca gülmemiş, şimdi acısını
çıkartmak için sahnede yer edinen adaylar var.
Bizim
derdimiz Türkiye diyerek söze başlayıp, karşı cepheye ne olduğu belli
olmayanlar diyerek atıf ta bulunup, diğer yandan aynı politikayı izleyen
kopyala yapıştır partiler var.
Ana zeminde
Vatandaş, eskiden tuttuğu partiye oy verirdi. Şimdi tuttuğu Lidere oy verecek
gibi gözüküyor.
Partizanlık
terimi bu seçimle birlikte tarihe karışıyor. Sağın solun birbirine karıştığı,
cephelerin cansiperane bölündüğü bitiş çizgisini ilk görene koskoca bir
Devletin, Milletin emanet edileceği bir yarış bizi bekliyor.
Bu vesile
ile gelinen konjonktür hesaplaşmasının ortaya çıkardığı, ben oyumu yıllardır
partime verirdim, şimdi kurduğu ortaklıklar içime sinmiyor, oy vermeyeceğim
diyenlere sesleniyorum.
Oyunuz
sonucu değiştirebilir, iyi düşünün ve oyunuzu kullanın.
Saygılarımla...
Neyir Erkan
Şişman