Uzun bir süredir, etrafımda olan
bitene vesile olan herkesin yeterliliğini sorgular oldum. İnsani bir getiri
aslında, düşününce her biriniz ekmeği en iyi en temiz fırından almak ister,
çocuğu en iyi okullarda okusun ister, örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki…
Bu seçkinlikte, her şeyin çoğul
olduğu bu zamanda, yeterlilik sorgulamak bana kaçınılmaz geliyor. Küçük
yaşlarımdan beri sorumluluk sahibi bir çocuktum. O zamanlar da verilen görevi
en iyi şekilde yapmaya çalışır, kimi zaman yapardım kimi zaman da illaki işler
ters gider üzüntümden oturur ağlardım.
Yaşadığım, büyüdüğüm çevreyi hep
kendime şans olarak görmüş bir çocuktum. Lise yıllarıma geldiğimde neden sorusunu
sormak artık sıradan olmuştu. Beykoz, cennetten kopup gelmiş bir köşe gibi evimken,
neden ulaşımın bu kadar zor olduğunu sorgulamadan edemedim. Dershanelerin yoğun
olduğu lise dönemlerimde, yine iyisini bulmak umuduyla Kadıköy yollarını bol
bol arşınlamıştım. O günlerden bugünlere hala değişen çok az şey var.
İnsan olgunlaştıkça hayatın içinde yaşadığı
zorluklardan ziyade, biraz daha üst perdeden nasıl yönetildiğini de sorguluyor.
Sonuçta her adımında etkin olduğumuz, seçme ve seçilme hakkımızın nasıl işlendiğini
sorgulamak, talepkâr olmak bize hayatın getirisi diye düşünüyorum.
Hayat boyu her seçimimizin belli
sonuçları olmadı mı?
İyi ya da kötü her sonucu göğüslemek
üzere bir kez daha devleti yüklendik sırtımıza...
Siyasi dengeleri hatta
dengesizlikleri sizler gibi, bende kendi penceremden değerlendiriyorum ve en
başında söylediğim gibi, en iyisini istiyorum. Tüm insani eğilimlerimle neden
diyor sorguluyor, daha iyi ve doğruya ulaşmak için çabalıyorum.
Tüm insanlık için, yaşadığım coğrafya için, iyinin ve doğrunun her zaman bizimle olmasını
dilerim.
Saygılarımla...