Vermek alt
yapısıyla bezenmiş, almayı hiç hesap edemediğimiz bir dönemdeyiz.
Neredeyse her
attığımız adımda vergi alan devletimiz, benzin ve motorine bir gece de zam
yaparken, mevzu maaş zamları olunca oldukça ihtiyatlı davranıyor.
Amacım,
konuyu kalem kalem dökmek değil fakat vatandaşın beli bükülmüş durumda.
Çevrenize bir bakın hele ki Beykoz'da işinden gücünden, kazandığından,
verdiğinden mutlu bir insan bulmak çok zor.
Mal, mülk
sahibi olmayı bırakın, alacağı ekmeği düşünmeye başlayan vatandaş, eskiden ay sonunu
getirmeyi beklerdi, şimdilerde gün sonunu getirebilmeyi hedefliyor.
Ben Devlet nasıl
yönetilir bilmem, lakin yönetebileceğini düşünenler kapımı çaldığında ve propagandalarını
dinlediğimde, hiçte bugünlerden bahsetmiyorlardı.
Tam tersine
refah düzeyinin yükseleceğinden, vergilerin azalacağından, tarımın canlanmasına
katkıda bulunulacağından, iç kaynakların destekleneceğinden bahsediliyordu.
Hatta bunlar ilk etapta aklıma gelenler diyebilirim.
Nerede
kaldı bu sözler? Siyasi hareketliliğe kurban edildik. Herkes tutamayacağı
sözler verdi. Maalesef ki hepsi verdiği sözlerin altında ezildi.
Geldiğimiz
nokta çok can sıkıcı ve olaya tuzum kuru diyerek bakmak çok yanlış...
Unutmayın ki,
bu gemi hepimizin ve batarsa hep birlikte batarız. Bir an evvel vatandaşın yükünü
hafifletmek temel öncelik olmalıdır.
Saygılarımla...