FİLİSTİN’İN İŞGAL SÜRECİ

25-11-2023 1099 Yorum yok. Yorum Ekle

Ekim ayı başından beri Dünyanın gözü önünde Gazze’de soykırım yaşanmaktadır. İsrail’in yaptığı teröre karşı sözde medeni, demokrasi beşiği olan batılı ülkelerin yönetimlerinin tepki gösterecek sesi çıkmamaktadır.

Peki, Filistin toprakları nasıl işgal edildi. Tarihsel süreç 1879 yılındaki 1.Siyonizm kongresi ile başladı. İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan kongrede Filistin’de Yahudi devleti kurulması kararı alınıyor. 1903 yılına kadar, çoğu doğu Avrupa ülkelerinden olmak üzere 25bin Yahudi göçmen bölgeye geliyor. Arap nüfusu 500 bin kişi civarıydı.  Osmanlı Devleti planlı göçü önlemek için, Yahudilerin toprak alımı kısıtlanmış, inşaat izni İstanbul’a bağlanmıştır. Bu önlemler sonucunda göç artışı ve işgal süreci yavaşlatılmıştır.

1904- 1914 yılları arasında 40bin kişilik ikinci göçmenler bölgeye geliyor. Aralık 1917 de İngilizler bölgeyi ve Kudüs’ü ele geçirmişlerdir. Bölge yönetimi 1918 yılında Osmanlı egemenliğinden İngiliz mandası yönetimine geçiyor. Yönetim değişikliği bölgeye göçü hızlandırmış ve 1922 yılında İngilizlerin yaptığı nüfus sayımına göre; Yahudi nüfus 85 bin kişi, Arap nüfusu 665 bin kişi olmuştur.

İngilizler 1947 yılında manda yönetimini Birleşmiş Milletlere devrediyor. BM ‘in kurduğu komite bölgeyi, %56’sı İsrail ve %44’ü Filistin devleti arasında bölüyor. Kudüs’ün idaresi Uluslararası idareye bırakılıyor.  Bu öneri 29 Kasım 1947 tarihli Birleşmiş Milletler genel kurulunda 33 ülkenin kabul oyu, aralarında Türkiye’nin de olduğu 13 ülkenin ret oyu ve 10 ülkenin çekimser oyu ile İsrail devletinin kuruluş kararı alınıyor. Bu karar üzerine 14 Mayıs 1948’de İsrail devleti resmen kurulmuştur. Roma imparatorluğunun Milattan sonra 1.yüzyılda sürgün ettiği Yahudiler, 19.yüzyılda devlet kurma durumuna gelmiştir. Devletin kurulmasıyla, doğu Avrupa ve Arap ülkelerinden 500bin kişi, Irak’tan 114 bin kişi, Yemen’den 49 bin, İran’dan 30 bin kişi İsrail’e getiriliyor. BM kararında Filistin devletine bırakılan topraklar İsrail tarafından yıllar boyunca işgal edilmiştir. Gazze şehri işgal edilemeyen şehir durumundadır. Günlerdir hastane, okul, cami, kilise gibi yapılar da dahil şehir bombardıman altındadır. Kilisenin bombalanmasına Hıristiyan batı ülkeleri ve papadan hiçbir tepki gelmemesi çok manidardır.

Yaşananlar iki ülke arasındaki savaş değil, çoluk- çocuk demeden sivil halkın katliamıdır. Sözde insan hakları savunucuları, Birleşmiş milletler topluluğu gibi uluslararası kuruluşlar sınıfta kalmışlardır.

Tüm bu yaşananlardan Türk milleti olarak gereken dersleri çıkarmamız gerekmektedir. Devlet ve millet olarak her alanda güçlü olmamız çok önemlidir.