Seçime sayılı günler kala, siyaseten
atılan adımları, okuyabiliyor olmaktan
nedense mutluluk duyamıyorum.
Üniversiteden sevdiğim bir arkadaşımla
yıllar sonra sohbet etme imkânı bulduğumuzda, kendisi bana olup biteni takip
edip etmediğimi sordu. Arkadaşıma da aynı cevabı verdim. Bazen keşke görmesem...
Maalesef mesleki deformasyon bizlere,
bırakın gözlerinizi açık tutmayı, arkanızda bile gözünüz olması gerektiğini hatırlatıyor.
Toplumun okuryazar diye geçinen
kesiminden bile insanlar, maalesef ki kendini afişe edip, bu Ülkenin geçmişte
büyük bedeller ödediği konuları ısıtıp, gelişen bu konjonktürde taşlar yerine oturmamışken,
nemalanmaya, siyasi rollerle yeni statülerini taçlandırmaya çalışıyorlar bu net
şekilde okunabiliyor.
İlçede kısa süre önce siyasi dengeler
şekillendi. Aday adaylarından, Adaylara evrildiğimiz bu dönemde, sular bir
türlü durulmuyor. Partililerin bile beklentisi karşılanmazken, Partilerin Temsilcileri
Meclis Üyeleri, Halkı Temsil noktasında, beklentiyi nasıl karşılayacak, inanın
anlamak mümkün değil.
Vaat denizinde bir küçük gemicikte
biz olsak ne olur ki diyenlerin, öte yandan kapı kapı gezip kendini hatırlatmaya
çalışanların, siyasi geçmişine dönüp baktığında pek de hatırlatacak icraat
bulamaması tarih tekerrür ederse, yaşanan ve yaşatılanlar da tekrar eder mi
sorusunu akıllara getiriyor.
Yıllar evvel üniversitede ders olarak
okuduğumuz, “siyasal iletişim ve propaganda” günümüzdeki tabloda olduğu kadar hiç
çirkinleşmemişti. Halk eskiden değerliydi. İşçisiyle, emekçisiyle, kamu çalışanıyla,
Halk söz sahibiydi. Ne acı ki, zamanında bu dersi kavramamızda canla başla çabalayan
Öğretmenimiz, bugün üst düzey görevde ve yanı başında ne küpler devriliyor, ne
kazanlar kaynıyor görmüyor bile ya da görmek istemiyor. Demek ki tarihi eleştirmek
kolay, eleştirilen olmak daha zormuş Hocam.
Bugün, ekonomik anlamda oluşturulan
uçurumla zengin daha zengin, fakir daha fakir olurken, bakalım önümüzdeki
süreçte Vatandaşın lehine dönebilecek her iyileştirmeyi takipte olmaya devam
edeceğiz.
Saygılarımla...