Bu soruyu yaklaşık on yıldır herkes birbirine soruyor düşüncesindeyim. Çünkü, Türkiye olarak, özellikle futbola, sahalara yapılan yatırım oldukça iyi.
Birçok
ilimizde gösterişli ve modern statlar yapıldı.
Ne yazık ki,
üst liglerde olmayan takımların dahi statları yenilenirken, o illerin
takımlarının durumları araştırılmadığı gibi, içinde bulundukları durumla ilgili
bilgi sahibi olunmadığını da düşünenlerdenim.
Yani,
biz yapalım da dursun orada der gibi!
Sorgulayıp,
araştırmaya gerek duymuyor gibiyiz...
Oysa
şimdilerde Dünya da spor olayları, özellikle de futbol seven, takip edip
izleyen herkesin evinde, hatta telefon ile avucunun içinde… Hiçbir ülkede
olmadığı kadar spor kanalları ve programları var..
Sadece
televizyon değil, YouTube, sosyal kanallara dediğimiz dijital dünya baş
döndürücü hızla çoğalıyor. Çoğalırken kirleniyor. Kirlenmekle kalmıyor bu güzel
oyunu kirletiyor...
İddia,
bahis sitelerinden bahsetmiyorum bile...
Devlet
olarak, özellikle spor bakanlığının trilyonlarca yatırım yaptığı bu sporda olup
bitenleri sadece TFF ye bırakması akıllara durgunluk veriyor...
Yapılan
tesislerin bakımı, korunması ve zeminlerin zarar görmeyecek derecede bakımını
dahi takip edemeyen kişi yada kurumların bu duyarsızlığı, müsabakaları izlerken
gözler önüne seriliyor.
Avrupa
da yılın her mevsimi yağışlı ülkelerin saha zeminleri halı gibi kalırken, yılın
yarısından çok güneş gören ülkemizde zeminler içler acısı...
Sorun
sadece stat ve zeminlerde değil elbette...
Takımların
yönetimlerine gelen Başkan ve yöneticiler, onların hoca tercihleri, kadro
yapılanmasında yapılan hatalar, fahiş ücretlerle futbolcu transferleri,
sözleşmelerdeki maddeler, tazminatlar…
Büyük
takımlarımızın borç yükü her sene artarken, kadro kaliteleri ve başarı olmuyor...
derecede yükselmiyor, bilakis daha başarısız oluyorlar. Daha düne kadar Avrupa
kupalarında adını duymadığımız takımlarla eşleşmeleri bunun en belirgin örneği.
Hal böyle olmasına rağmen kazanılan maçlar ve ülke puanına katkı da pek iyi olmuyor.
Saha
içinde de durum pek parlak değil,
Transferine
milyon Eurolar verilen oyuncular, bunun yanında aldıkları yüksek ücretlerin
hakkını vermekten oldukça uzaklar. Sorun sadece bunlar olsa iyi, izleyicilere
seyir zevki vermeyen oyunlar, rakibe duyulmayan saygı, yaratılan şaibeler…
Yöneticilerin
durumumları da bunlardan farklı değil, olur olmaz anlarda çıkıp ortalığı geren
açıklamalar, sadece kendilerini haklı görmeyi prensip edinmiş kafa yapıları ile
rakip yöneticiler ile girdikleri söz düellosu bu spora gönül vermiş
taraftarların arasına da çığ gibi düşüyor.
Haksız
olsalar dahi kendi taraftarlarına şirin görünmek adına yapılan bu açıklamalarla
sınırlı kalsalar iyi… kendi seçtikleri ve bir gün evvel yönetimlerinden
ziyadesi ile memnun olduklarını söyledikleri TFF Başkanı ve yöneticilerini de
hedefe koymaktan geri kalmıyorlar...
Bu
durum, ülkemizde bu sporu yapan teknik adamlar ve futbolcularla birlikte tüm
dünya da elbette ki takip ediliyor...
Gidişat
iyi değil...
Bazı
kanallarda, böyle giderse toplumsal infiale dahi yol açılabileceği
dillendirilirken, Türk sporunun en tepesindeki Bakan, Başkan ve yetkililerin
sessiz kalmaları da bu değirmene su taşımak gibi bir şey değil mi?
Geçtiğimiz
yıl futbol sahalarında yaşanmayan olay kalmadı...
Sezon
başı tehditkâr konuşmalar, ellerinde belge ve bulgular olduğunu söyleyenler.
Duyumlarının olduğunu hatta plan program için buluşma mekanları dahi
dillendirenler bu yıl da geri kalmazken,
Devletin
resmi makamlarından biri de;
Gel
kardeşim, senin bu söylediklerini bir de bana anlat, iddialarını rapt’ı zap’ta
alalım bakalım araştıralım. Ne kadar doğrusun, demiyor...!?
İşte
asıl korkutucu olan da bu...
Demek
ki söyleyen, nasılsa atarım ortaya, hedef sat-ptırırım, onlar bununla oyalanırken
ben malı götürürüm diyor…
İfade
ye çağır(a)mayanlar ise, onun yalan söylediğini, boşuna ifadeye çağırıp meşgul
etmeyelim… O bizim nasılsa mı diyorlar acaba !?
İnsanın
aklı karışıyor...
‘’At
izi it izine karıştı ‘’ dedikleri tam da bu olsa gerek...
Ne
güzel dünya, karışan görüşen yok, vur patlasın çal oynasın ortamı...
6222
yasası var, uygulayan yok…
Trilyonlar,
Milyarlar gidiyor, kim, neden, nereye, niçin diye soran yok..!
Futboldan
anladığını sanan, ama cebinde parası olduğu için buralara yönetici olanların
Türk futbolunu getirdiği durum tam da bu içler acısı bile diyemiyorum...
Freni
patlamış ‘’TIR’’ gibi uçurumdan aşağı giden bir Türk futbolu...
İçinde
Türklerden çok yabancıların olduğu, kazanıp kazanıp giden hatta o araçtan en
kazançlı inenler de hep onlar olurken, olan bizlere oluyor...
Kendi
ülkemizin takımlarını değil, yabancı ülkelerin maçlarını izlemeyi seçiyoruz. Böyle
olunca da marka değeri yok oluyor...
Günü
kurtaralım derken, yok olmaya doğru hızla ilerliyor, Türk futbolu.