AKBABA KÖYÜ KİREÇLİ MAHALLESİNDEKİ “SAKLI CENNET”

14-09-2012 3532 Yorum yok. Yorum Ekle

Değerli okurlarım, köşelerimde biliyorsunuz ki genelde farklı konulara değinirim, hatta eğer değinemezsem de uzun süre eski köşem yayında kalır. Geçtiğimiz günlerde ailece yaşadığımız mutluluğu sizlerle olan yıllanmış dostluluğumun hoşgörüsünden cesaret alarak, yaşadıklarımı sizlerle ve buna vesile olan Akbaba Köyü Kireçli Mahallesindeki dostlarım ile paylaşmak istiyorum.

 

11 yıldır okullar tatile girdiğinde, yeniden açılana kadar yaz boyu Riva Köyünde ikamet etmekteyiz. İşim gereği 11 yıldır yaz boyu Beykoz-Riva yolunu kullanırken, bazen yeni otobandan (üstten), bezende eski yoldan Akbaba Köyü üzerinden Riva Köyüne ulaşmaktayım.

 

Bu süreç içerisinde Akbaba’dan geçerken, dostum Akbaba Köyü Muhtarı Yüksel Kılıç’ a uğrayıp, zaman zaman bürosunda zaman zaman da Akbaba’nın meşhur köy kahvesinin bahçesinde çayını içmekteyiz. Akbaba Köyü Muhtarı Yüksel Kılıç ile görüşmelerimizde sohbetlerimizin genel olarak bir ortağı da Muhtarlığın Güvenlik Görevlisi olan İsmail Kandemir olmakta.

 

Geçtiğimiz günlerde ailece eski yolu kullanarak Riva’ya dönmek üzere olduğumuz bir akşamüstü, dostlarımız Akbaba Muhtarı Yüksel Kılıç ve Köyün Güvenlik Görevlisi İsmail Kandemir ile karşılaştığımızda, İsmail dostumuz bizi evinin bahçesinde dalından incir yemeye davet etti.

 

Utanarak, çekinerek önümüzdeki Muhtarın aracını takip ettik. Ana yoldan içeri girdiğimizde Kireçli denilen ve beş evden oluşan mahalleye geldik. Mahallenin girişinde bulunan ilk üç yapıyı geçtikten sonra en uçta dağın yamacında İsmail Kandemir ve kardeşine ait olan evin bahçesine geldik.

 

Her sene gittiğim baba toprakları olan Ordu-Mesudiye ye işim gereği 11 yıldır gidememenin hasreti ile gördüğüm manzara sonrasında bir anda şaşkına döndüm. Kendimi 1000 km uzaklıkta baba topraklarındaki benzeri doğal güzelliklerde bulmuş gibi oldum.

 

Belki yazımın başlığını “saklı cennet “ diyerek büyük günaha girdim ama buradaki güzelliği gördükten sonra, günaha da girsem kaderime razı olan eda ile “Allahım Affet” buradaki sahte cennetinde kalacağım anlar dakikalık bile olsa yinede şükürler olsun dedim.

 

Gördüğümüz doğal güzelliğin şaşkınlığı geçtikten sonra, eşim, oğlum, Muhtar ve ev sahibi incirleri dalından kah yiyorlar kah naylon poşete topluyorlar, inanın gördüğüm manzaranın şaşkınlığından daldan bir incir bile kopartamadım. Birkaç tane eşimin toplarken verdiği incirlerden yedim. Baba topraklarına olan özlemim ile Akbaba’da dostumuz İsmail Kandemir ve kardeşinin bahçesindeki güzelliği hayal aleminde doya doya yaşayarak, Ordu-Mesudiye ye gittim geldim.

 

Bahçe’de kaynayan kocaman bir kazan, kenara istiflenmiş arı petekleri, kuruması için yere serilen fındık harmanı, dalından yerlere düşmüş ceviz, diğer tarafta incir ağaçları, sanırım geceleri serbest bırakılan bahçede bağlı iki harika köpek, tavuklar, ördekler ve lahana bostanları, sevgili İsmail ve Yüksel’in anlatmakla bitiremedikleri kamelya gerçekten harika görüntünün en önemli parçası olmuş.

 

Hele hele iki dünya tatlısı küçük kız var ki, birisi doktor diğeri ise öğretmen olmak isteyen...

Onları biraz sevip hatıra fotoğrafı çektirmeyi unutmadık. Teşekkürler değerli dostum Muhtar ve sevgili İsmail Kandemir bize ailecek farklı bir zaman süreci geçirttiniz, bizleri kısa süre “saklı (yalancı) cennetinize ortak ettiniz. Ne diyelim Yüce Rabbimiz hepimize gerçek cennetine de girmeyi nasip eder.

Ozan Derviş