Facebook'ta Paylaş
Google +'da Paylaş
Kral’dan daha kralcı, bürokrat ve atanmış anlayışının yıllardır egemen olduğu Belediyemizde, her zaman aynı senaryo tekrarlanıyor.
Seçimler biter, verilen sözlere göre görev teslimatları yapılır, ilçe ithal yüzlerle tanışır. Seçimler sonrasında, yapılan görevlerdeki cicim dönemi biter, ithallerden genelde çok çürük versiyon çıkmasına karşın, azda olsa adam gibi adam da çıktığı olmakta.
Sonralarda bir başka siyasi gelişme yaşanır, ara seçim, referandum, güven oylaması falan filan gibi, yeni yeni gelişmeler zaman içerisinde gündeme gelir. Genelde yapmacık kıpırdanmalar yaşanır, artık gemi yükünü almıştır. Her seçim döneminde seçime endeksli görev verilen kişiler yaptıkları işlerde son derece isim yapmış kimliklere bürünürler, içlerinde çok az olan dik duranların dışında, yaşanan süreçte olağanüstü bir gelişme yaşanmadıkça o kişiler yerlerinden oynatılamazlar. Ha oynarsa da, onun adı “Yerel Deprem” olacağı, bu dünyanın bilinen gerçeğidir. Göze alan babayiğit bildiğini okur, alamayan da öğrendiğini uygular.
Yerel yönetimlerimizi şöyle geriye dönüp incelediğimizde, bunun birçok örnekleri vardır. Artık konu hukuk karşısında bile küllendiği için isim vermiyorum, bazı bürokratların hakkında mal beyanındaki haksız gelişmelerden dolayı açılan davalar, zaman aşımından güme gitmiştir. Haaaa, sırası gelmişken hafif bir hatırlatma yapmadan geçemeyeceğim, özellikle ilçemizde, şu nerden buldun yasası işlese de, uçarken, kaçarken, yatarken kazanıldığı iddia edilen paraların hesabı bilinse.
Ayrıca bu şekillenmeler günümüzde daha da farklı oluşmakta, geçmişteki iş hayatı döneminde dik duruşu ile isim yapmış bir bürokrat, gazete sayfalarında sorumlu olduğu kişinin özelini açıklayacağım diyerek tavan reklam yapmıştı. Sonrasında çıkan haber ile yapılan tanıtım hiç uyuşmamıştı. Bu zatı muhterem görevinden el çektirildikten sonra, Beykoz sosyal hayatının içerisinde boy göstermesine karşılık, şu an hiçbir yerde görülmemektedir.
Ya başka ilişkiler, Belediye Başkanının önünde el pençe divan duran bürokrat, halkın arasında “argo” deyimiyle fırçanın ağa babasını yedikten sonra, odadan çıkar ve kraldan daha kral olmaya devam eder.
Mesleğini eksik uygulaması ile ilgili önüne birçok somut örnekler konulan ve bu uygulamalardan dolayı Belediye Başkanına, Beykoz’a ve Beykozluya haksızlık ettiğini, böyle devam ettiği sürece, aldığı maaşı hak etme konusunu gözden geçirmesini hatırlattığımız bürokrat ise tam bir yerel facia olmaya devam etmekte.
Kendisini, ortaya koyduğumuz somut örneklerle, kimsenin olmadığı ortamda, dilimizin döndüğünce dost hane olarak uyarmamıza rağmen, o halen kendisi gibi Belediyeye zarar veren, bir artistin dümen suyuna giderek özel görüşmemizi paylaşmış.
Çok iyi biliyor ki, o zatı muhterem Belediyeyi yaptığı bir işten dolayı mahkemeye vermiş kazandığı parayı almış, daha fazla alırım diye üst mahkemeye itirazda bulunmuş. ‘işte burada dananın kuyruğu kopuyor” Bu itirazını geri almak karşılığında, Belediyeye yapmaya başladığı işini devam ettirmekte, hem de dışarıdan birisine iş yaptırma kurallarına hiç uyulmadan. Bu da “ ŞIRACININ ŞAHİDİ BOZACI” olurmuş sözcüğünü hatırlatıyor.
Birde bu muhterem, zamanında davayı geri çekmekle ilgili, ikili girilen anlaşma gereği ve türlü yalakalıklarla sürdürdüğü işini devam ettirirken, iktidar partisinin ilçede aldığı oya, iş yaptığı belediyenin hiç katkısı olmadığını iddia edecek olması da, af ola yediği kaba pisleme olur.
Bu zerzevatın deli saçmalarından yola çıkarak birazda kendimden bahsetmek istiyorum tabiî ki bizde zemzem suyu ile yıkanmadık. Bizimde kusurlarımız var, hele bu artistin pişirip pişirip servis yaptığı çalışma düzenimiz ile ilgili eleştirilerine gelmek istiyorum. Burada da şunu belirteyim, artık çok pişirmekten tenceren delinecek bari tencereni değiştir.
Hiçbir zaman kendimi gazeteci görmedim ve o yüce insanlar sınıfına koymadım. Bunun için daha çok fırın ekmek yemem lazım ama “pışııık” yemem, sen çatla benim kilolarım bana yetiyor daha almaya niyetim yok.
Sadece yaşadıklarımın ve gördüklerimin halka indirilmesine yardımcı oluyorum. Tüm yaptığım bu, bunu yaparken de konuşurken kullandığım doğal dilimi, yazımda hatalar oluşsa da inadına sürdürüyorum.
Gelelim adrese teslim bölümüne:
Sen sen sen, çok iyi biliyorsun ki, senin ömrün boyunca yazamayacağından çok fazlasını ben mikrofonda binlerce insana konuştum. Hem de doğal bir dille, aynı yazdığım gibi. Yine özellikle sen çok çok iyi biliyorsun ki, sende benim mikrofonun önüne geçenlerin içerisinde, ben söz verdiğimde konuşan, vermediğimde konuşamayanlardansın.
Aslında sen doğrusunu yapıyorsun, onlarca alternatifin varken seni bulunmaz hint kumaşı gören zihniyete bu yapılır. Yani sende işin özünde sallabaşı al maaşı zihniyetinden farklı değilsin.
“GEÇER GEÇER NE DERLERSE DESİNLER BUNLARDA GEÇER”
Amma bir tek senin için geçmez, çünkü senin için giden ağam gelen paşam mantalitesi önemlidir.