Bu ay ki köşe yazımda yaşanmış bir olayı ’’
yorum yapmadan’’ yaşayanların ağızlarından birebir paylaşacağım. Amacım
kişileri hedef göstermek olmadığı için olumlu veya olumsuz kişi isimlerine yer
vermedim. Kurum yöneticileri benden isterlerse isimleri ve cep videosu kayıtlarını
kendilerine gösterebilirim. Gerçi, yazımdaki olay günlerini ve saatlerini kendi
hastane kayıtları ile karşılaştırdıklarında kişi isimlerine zaten rahatlıkla
ulaşabilirler.
********************
14 Kasım 2020 Cumartesi saat 10’a doğru inleme
sesleri ile uyandım. Bir kaç saniye sesleri dinlediğimde annemin odasından
geldiğini anladım ve hemen annemin odasına gittiğimde kapının önünde düşmüş
şekilde gördüm. Düşme şekli, acıları ve bacağını oynatamaması kırık
ihtimalini güçlendirdiği için 112 acil çağrı merkezini arayarak ambulans çağırdım.
Günümüz koşulları itibari ile doğal olarak
ambulans 40 dakika kadar sonra saat 11:30 gibi evimize geldi. 30 yaşlarında bir
bayan ve aynı yaşlarda erkek görevli son derece deneyimli olduğu belli bir
şekilde annemle konuşarak moral verirken itina ile sedyeye koyup ambulansa
götürdüler. Görevlilerden biri "Teyzenin kırığı olduğu için sarsıntıdan acı
duymasın diye biraz yavaş gideceğiz, siz bizi Paşabahçe ‘’Beykoz Devlet
Hastanesi acil servisi önünde beklersiniz" dedi ve yola çıktılar.
Ambulans hastaneye ulaşır ulaşmaz ambulansta
ki görevliler annemi acil servisine oradan röntgen ve tomografi çekimine götürülmesine yardımcı
olduktan sonra "teyze seni hastaneye emanet
ediyoruz, inşallah en yakın zamanda iyi olacaksın" diyerek ayrıldılar.
Saat 15:30’a kadar ilk yardım kısmında 30 yaşlarında sempatik bir bayan doktor annem ile ilgilenerek ağrı kesici ve serum
verdi, zaman zaman annemin yanına gelerek "teyze iyisin değil mi?" diye durumunu sordu.
Saat 15:30 gibi 40’lı yaşlarda ortopedi
doktoru annemin hastaneye yatışını verdi ve en erken Cuma günü ameliyat yapılabileceğini
söyledi. Bu arada annem 2. kattaki Çocuk Hastalıkları servisi 14 nolu odaya
götürülerek yatağına yatırıldı.
Saat 17:00 doğru ani bir gelişme oldu. İki
bayan hemşire önce annemin ağzından ve burnundan PCR testi için sürüntü aldıktan
sonra annemi üst kattaki servisteki odaya çıkaracaklarını söyleyerek hızlı bir
şekilde annemi odadan çıkartıp götürdüler. Kendilerini takip ettiğimde
götürdükleri yer ‘’Corona hastalarının’’ yattığı Covid-19 servisi olduğunu fark
ettim. Benim her türlü itirazlarıma rağmen " Doktorun isteği" diyerek
annemi Covid-19 servisindeki 16 nolu odaya götürüp bırakmışlardı bile!!!
Hemen Ortopedi doktorunu buldum. Yanında 50
yaşlarında başka bir doktor da vardı. Annemin taşınma sebebini sorduğumda bu
kararı ikisinin verdiğini anladım. Gerekçeleri ise annemin akciğerinde leke
gördüklerini ‘’covit’’ olma şüphesi olduğu söylendi. Bunu üzerine "
Annemin 7 ay önce bu hastanede 10 gün süreyle böbrek tedavisi için kaldığı
zaman çekilen filmlerde de o lekelerin olduğunu, o zaman böyle bir muameleye
maruz kalmadığımızı ve akciğer ve karaciğer sorunları için Haydarpaşa Sultan
Abdülhamit Han hastanesinde tedavi gördüğünü, bu bilgilere bilgisayar
sisteminden görebileceklerini söylememe rağmen "ben şimdiki filmlere göre karar
veririm" dedi.
Bunu üzerine "Covid-19 PCR’’ testi çıkmadan
85 yaşındaki kadını şüphe üzerine covid ortamına nasıl atarsınız?!.. O zaman
bizi eve gönderin" dediğimde, "Ambulans veremeyeceklerini"
söylediler!..
Bunun üzerine Hastane başhekimini aramak
istedim fakat kendisinin corona olduğunu ilgilenemeyeceği söylendi. Yardımcılarına
ulaşmak istedim onlara da ulaşamadım.
O sırada 40’lı yaşlarda esmer bir hemşire
covid-19 servisindeki odamızdan dışarı çıkmazsak korkulacak bir şey olmayacağını....
ve bunun gibi sözler söyleyerek beni ikna etmeye çalıştı…
O an için başka çaremiz yok gibiydi. Annemin
konduğu odaya gittim. El fısfısı ile şişeyi defalarca doldurarak odayı
dezenfekte etmeye çalıştım ve maskemizi her daim takılı şekilde kaldık. Anneme
ağrı giderici serum takmak için odamıza giren hemşirelerin arkasından sonra da
odayı aynı şekilde kendimce dezenfekte etmeyi ihmal etmedim. Çünkü bir çok kez
uyarıma rağmen hemşireler covid li hastaların odalarına girdikten sonra aynı elbise ve eldivenle bizim odaya da giriyorlardı...
16 Kasım Pazartesi sabahına kadar covid-19
servisinde hiç bir yetkili doktoru görememiştim. Pazartesi sabah covid-19
servisine gelen bayan doktorlarla durumu konuştum ve ilgilenmelerini istedim. Kısa
bir süre sonra konuştuğum bayan
doktorlardan biri annemin ilk geldiği oda olan 2. kattaki Çocuk Hastalıkları
servisi 14 nolu odaya geri götürüleceğini eşyalarımızı oraya taşıyabileceğimizi
söyledi.
Doktor elbisesi giymiş bir iki kişinin yapmış
olduğu belki de ölümcül olabilecek hata başka bir doktorla düzeltilmişti. Fakat
geç adalet bazen yeterli değildir. Daha test sonuçları çıkmadan corona
ihtimali/şüphesi ile covid-19 servisine götürülen annem ve refaketçileri
olarak bizler ya orada virüs kapmışsak... Hele hele annem yaşlarında... Şansı yok gibi bir
durum...
Teşbihte hata olmaz ama ‘’Kaldı ki her şeyin
üstünde olan ‘’hukuk’’ta bile şühpe/ihtimal nedeniyle hiç kimse hapishaneye
direkt konmaz, önce gözlem altına alınır.’’
Sağlık gibi hassas bir konuda yapılan bu
işlem en iyi niyetli söylemle
"kaş yaparken göz çıkarmak" gibi olsa gerek!...
Annemi 14 nolu odaya geri getiren hemşireler
de bunu biliyor olacaklar ki bize "Sakın buradaki hastalara covid-19
servisinden geldiğinizi söylemeyin!!!" demeyi ihmal etmediler.
Saat 12:00 ye doğru İç hastalıkları doktoru
olduğunu söyleyen 60’lı yaşlarında kır saçlı biri (doktor) beni yanına çağırdı.
Bilgisayar ekrandaki annemin raporlarına bakarak "15 yıl önce bu yaştaki
kalça kemiği hastaları ölürdü!.." diye söze başladı. Ben de bu cümlenin
sonrasını "fakat teknoloji gelişti annen için ne gerekirse yapılacak"
diye beklerken aynı kişi "Bu hastanede annen için yapılacak hiç bir şey
yok!!!" diye sözünü bitiriverdi.
Bunun üzerine "Annemin bir kaç aydır
Haydarpaşa Sultan Abdülhamit Han hastanesine kontrole gittiğini eğer bu
hastanede annemin kırık ameliyatı için imkanlar yoksa bizi o hastaneye sevk
etmelerini rica ettik. Fakat doktor öyle bir şeyi yapamayacağını, kendilerinin
112 servisini arayacaklarını, hastanın
bir kaç gün! içinde 112 servisinin uygun gördüğü hastaneye götürebileceğini
söyledi ve ekledi "İsterseniz siz Sultan Abdülhamit Han hastanesine giderek şansınızı deneyin" dedi.
Saat 15:30 civarı Sultan Abdülhamit Han
hastanesine gittik ve Doçent Doktor ........ ile konuştuk. Bize söyledikleri
aynen şöyleydi:
"Annenizin yaşı ve durumu itibari ile ameliyatı elbette ki riskli fakat yapılamaz değildir. Bildiğim kadarı
ile Beykoz Devlet hastanesi bu türlü ameliyatların yapılabileceği donanıma sahip fakat doktorlar kendilerine güvenemiyorsa bunu bilemem! Buraya sizleri
niye gönderdiler hayret verici! Ben bu şekilde annenizi buraya aldıramam"
şeklindeki konuşmasını aynen şöyle bitirdi "Paşabahçe ‘’Beykoz Devlet
hastanesi hasta için bizlerle irtibat kursun. Onay alınıp o şekilde sevk olursa annenizin başımızın üstünde yeri var."
Sultan Abdülhamit Han hastanesinden çıkarken Beykoz Devlet Hastanesindekilerle
konuşmanın zaman kaybı olduğunu abimle birlikte artık kesin olarak karar vermiştik. O ana kadar, doktor önlüğü giyen herkese güvenimizden olsa gerek yapmaya hiç yeltenmediğimiz bir
işi yapmaya karar verdik...
Saat 17:30 civarıydı, üst düzey makamda
bulunan bir dostumuzu arayarak konuyu anlattık ve yardımcı olmasını rica ettik.
Yarım saat kadar sonra kendisi bizi aradı ve annemin TC. numarasını isteyerek
annemin ‘’En kısa zamanda Haydarpaşa Numune Hastanesine nakli yapılabileceğini’’
söyledi.
Saat 23:30 gibi Paşabahçe’de ki Hastaneye Ambulans gelerek annemi aldı ve Numune
hastanesine sevk olmuş oldu.
17 Kasım saat 01:00 civarı Numune hastane acil
servisine giriş yapıldı. Gider gitmez tekrardan röntgen, tomografi ve bizim
sonucunu en çok korkarak merak ettiğimiz covit-19 için PCR testi yapıldı. Şükür
olsun ki sonuç negatif. Bu arada kalça ve ayak kırıkları için yapılması gereken
fakat Paşabahçe’de ki hastanede kaldığımız iki gün içerisinde yapılmayan
tedaviye başlanarak kırık ayağına ilk önce uzatmalı ağırlık bağlandı.
18 Kasım saat 14:35 de annem ameliyata girdi
ve 18:00 gibi başarılı geçen ameliyattan çıkarak oynatamadığı ayak parmaklarını
az da olsa oynatarak hastanedeki odasına geri geldi..
19 Kasım saat 12:30 da öğlen yemeğini yatağında oturarak yiyebildi…
20 Kasım 07:00 de hemşirelerin yardımı ile ayağa kalktı bir iki adım atar gibi yapabildi…
Bu yazıyı yazdığım 22 Kasım Pazar günü annem
kendi evinde Paşabahçe
hastanesinde ki yaşadığı olayların psikolojisini halen üzerinden
atamasa da bedenen her gün biraz daha iyileşerek sevenleri ile
birlikte hayatına devam ediyor.
****************
Mustafa Kemal Atatürk "Beni Türk hekimlerine emanet edin"
sözünde, hipokrat yemininin içeriğini benimseyen, bu ahlak ve vicdan ile insanlara
bakan ve
ilgilenen doktorları kastetmiş olsa gerek!
Ya peki diğerleri...
Doktor önlüğü giyerek
gerçek
doktorların emeklerine, kurumlara ihanet edenler,
Ölümcül hataları bile normalmiş gibi görenler...
Hastane binasının bir katını normal hasta, üst katını covit-19’a ayıran,
İki kata da aynı asansör aynı
merdivenle ulaşılmasına aldırmayan,
İki servis arası hizmetli, bakıcı, hemşire, doktor ve hasta geçişine
göz yuman
Belki de
bunlardan haberi bile olmayan yöneticiler!
Sizlere bir hadis ile seslenmek istiyorum;
Bir gün Hz. Peygamber'e (s.a.v.) kıyametin
belirtilerini sordular. Belirtilerden birini ön plana çıkarıp şöyle buyurdu:
"Herhangi bir iş, görev ehil olmayana
teslim edildiğinde kıyameti bekle."
Elbette ki Peygamberimiz aslında bununla vicdanın, ahlakın ve insanlığın kıyametini kastediyordu..
PAŞABAHÇE BEYKOZ DEVLET HASTANE YÖNETİMİ ;
Hastane Web sayfanızda bulunan
‘’Misyonumuz-Vizyonumuz-Kalite politikamız’’ da ki yazılı olan
‘’Tıp ahlakı ilkelerine sadık kalarak…’’ diye
başlayan ve devamındaki sözlerinize tüm personel ile birlikte sahip çıkmanızı
ve tutmanızı beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.
LÜTFEN!..
Önce kendinizin ve Beykoz için önemi olan
Paşabahçe Beykoz Devlet Hastanesinin,
Ve de Beykoz halkının KIYAMETİ olmayın!
DUYURU
DUYURU
26-11-2020.tarihli Doğuş Haber aracılığı ile sosyal medyada yayınlanan "Beykoz Hastane Yönetimi Uyuyor mu?" yazımdan bir gün sonra Beykoz hastane Başhekim Süleyman Erdoğdu ile yaptığım telefon görüşmesinde "Böyle bir olayın yaşandığı için üzüntü duyduğunu, yaşanan olayların normal olmadığını, kabul edilemeyeceğini ve derhal soruşturma açacacığını sonucunu da bizzat arayarak bilgilendireceğini" söyledi.
Bunun üzerine ben de
"Biz hastamızın tadavisini bir şekilde kazasız hallettik. Ben yazdığım yazıyı, yaşanan bu olayların bir daha hiç kimsenin yaşamaması için hastanenin, dolayısıyla hastaların iyiliği için Beykoz halkı adına yazdığımı ve soruşturma sonucunu sosyal medya da paylaşacağımı söyleyerek teşekkür ettim.
" Beykoz Hastane Yönetimi Uyuyor mu" Yazısını okuyanların bilgisine..
Saygı ve Sevgilerimle
Tuncay ÜNDE