Zelzele Suresi her ne kadar kıyameti anlatsa da meydana gelen depremlerde dünyadaki kıyametimizin ne olduğunu anlamamız için yeterli. Rabbimiz ilk üç ayetinde bütün gerçekleri ortaya koymaktadır. Zilzâl suresi Medine’de nâzil olmuştur. Zira bu surede kıyamet günü meydana gelecek dehşet verici haller anlatılır. 8 ayettir. İsmini, birinci ayette geçen ve “şiddetli sarsıntı, deprem” manasına gelen اَلزِّلْزَالُ (zilzâl) kelimesinden alır. “Zelzele suresi” olarak da anılır. Mushaf tertibine göre 99, iniş sırasına göre ise 91. suredir.
İlk üç ayet;
1: Yer büyüklüğüne
uygun o dehşetli sarsıntısıyla sarsıldığı,
Karşılaştır
2: Yer bütün ağırlıklarını; ölülerini, hazinelerini
fırlatıp dışarı çıkardığı,
Karşılaştır
3: Ve insan şaşkın şaşkın: “Ne oluyor buna? ” dediği
zaman!
Tefsiri anlamı ise;
Kıyamet günü birinci kez sura üflenmesiyle yer, bütün
şiddet ve dehşetiyle zangır zangır sarsılır. Dağlar yerlerinden sökülür, toz
toprak olup savrulur. Üzerinde yıkılmayan hiçbir şey kalmaz. O sarsıntının
dehşeti bir başka âyet-i kerimede şöyle haber verilir: “Ey insanlar! Rabbinize
karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyametin sarsıntısı gerçekten çok korkunç bir
şeydir.” (Hac 22/1)
O gün ikinci kez sura üflenir. Bununla yerin bütün
ağırlıkları dışarı fırlatılır. (bk. İnşikâk 84/4) Kabirlerdeki ölüler dirilip
dışarı fırlar. Yer altındaki hazineler, madenler, gazlar ve lâvlar ortaya
çıkar. Bununla ilgili olarak Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Yeryüzü içindeki defineleri altın ve gümüşten sütunlar
hâlinde dışarı fırlatacak. Bunun üzerine katil gelecek, «işte ben bunlar için
adam öldürdüm» diyecek. Akrabasıyla ilgisini kesen gelecek, «işte ben bunlar
için akrabamla ilgimi kopardım» diyecek. Hırsız gelecek, «benim elim işte bunun
yüzünden kesildi» diyecek. Onlar bu altın ve gümüşü öylece bırakıp içinden
hiçbir şey almayacaklar.” (Müslim, Zekât 62)
Çünkü o gün, doğumu yaklaşmış gebe develerin (bk. Tekvîr
81/4), her türlü kıymet biçilemez mal ve servetin kendi haline terk edildiği
pek dehşetli bir gün olacaktır.
Bu dehşet verici hadiseleri gören insan, “Buna ne oluyor
böyle!” diyerek korku ve şaşkınlık içinde kalır. Afallar, aklı başından gider.
Çünkü o gün, daha önce hiç görmediği ve hayal bile edemediği dehşetli
manzaralar görür. Âyet-i kerimede şöyle buyrulur:
“Onu göreceğiniz gün, dehşetten her emzikli anne
emzirdiği yavrusunu unutup terk eder, her hâmile dişi de karnındakini düşürür.
İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar içki içip sarhoş olmuş değillerdir,
lâkin Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (Hac 22/2)
Bu müthiş sarsıntının peşinden yeryüzü dile gelir: Allah
ona, mahiyetini tam bilemeyeceğimiz bir konuşma ve anlatma istidadı verir. O
da üzerinde olup bitenleri ve kimin ne yaptığını açık açık söyler. Şu hadis-i
şerif bu hakikati dile getirir: Resulullah (s.a.s.) bir gün “İşte o gün yer,
üstünde olan biten bütün haberlerini anlatır” (Zilzâl 99/4) âyetini okudu.
Peşinden:
“- Yerin haberleri nedir, bilir misiniz?” diye sordu.
Sahâbe-i kirâm (r.a.):
“- Allah ve Rasûlü bilir” dediler. Bunun üzerine
Efendimiz (s.a.s.):
“-Yerin haberleri, üzerindeki her bir adamın ve her bir
kadının neler yapmış olduğuna yeryüzünün şâhitlik etmesidir. «Bu, falan günü
şöyle şöyle yaptı» der; işte bu onun haberidir” buyurdu. (Tirmizî, Tefsir 99)
Demek ki, o gün herkesin neler yaptığı açık açık ortaya
konur. Orada hiçbir şey gizli saklı kalmaz. O halde insanlar bu gerçeği
şimdiden bilsinler. O gün arzın kendileri hakkında iyi şeyler söyleyeceği bir
hayat yaşamaya çalışsınlar. Çünkü yer, üstünde ne yapılırsa onu söyleyecek,
gerçeğe aykırı hiçbir beyanda bulunmayacaktır.
Toprağa sükûnet ver Rabbim…Sevdiklerimizi ve tüm
milletimizi her türlü afetten koru…
Selam ve dua ile…