Vefa, insanın kendine ve geçmişine karşı sorumluluğudur. Unutmamak, yok saymamak, bir zamanlar birlikte yürüdüklerini yarı yolda bırakmamaktır. Ama söz konusu siyaset olunca bu kavram, sanki hepimize daha yabancı gibi...
Siyasette, söz meclisten dışarı ama vefasızlığı
fazlasıyla yaşadığımız günlerdeyiz. Dün omuz omuza poz verenler, bugün aynı kareye
girmekten çekinir hale geldiler. Dün birlikte mücadele eden insanlar, bugün arkadaşlarının
adını bile anmaz oldular. Oysa siyaset dediğimiz şey, sadece strateji değil;
insani bağların da olduğu bir zincirdir. Ama bu zemin ne yazık ki giderek daha kaygan
hale geliyor.
Seçmene karşı da iki yüzlülük artık sıradanlaştı. Halkın
oyuyla gelenler, geldiği yeri çabuk unutur oldu. Seçim meydanlarında verilen
sözler, koltuklara oturulduğunda, nedense hafızalardan silinmiş oluyor.
Oysa seçmen; sadece iş, aş, hizmet beklemez. Hatırlanmak,
değer görmek, verilen sözlerin arkasında durulmasını ister. Kendi yol
arkadaşına vefa göstermeyenlerden, vefa beklemek zaten hiç olası değil...
Siyasette sadakat, sadece bir erdem değil; aynı zamanda
güvenin temelidir. Birbirine sadık kalamayan, sözünü unutan, geçmişine sırt
çeviren bir siyaset anlayışı ne kadar sürdürülebilir bir düşünün? Halk bu
samimiyetsizliği görür. Belki hemen tepki vermez ama zamanı geldiğinde notunu
verir. Buna inanmak istiyorum.
Unutulmamalıdır ki, siyaset sadece iktidar olmak değil;
iz bırakmaktır. Ve en kalıcı iz, vefayla atılan adımdır.