Öncelikle Malatya ve Elazığ’da deprem felaketi
nedeniyle yaşamlarını yitirenlere Allahtan Rahmet, yaralılarımıza ise şifalar
diliyorum.
Deprem konusunda yıllardır mesleğin uzmanları
konuşur dururlar, lakin izlenen açık oturumlarda genelde bu uzmanlar pek anlaşamazlar.
Bu sebepten yayıncılar da meslek uzmanlarını iki gruba ayırarak konuk
etmekteler.
Bir grup akademisyen deprem yakında kapımızı
çalacak diyor, diğer bir grup ise bilmem kaç yıl deprem tehlikemiz yok diyor.
Halk olarak bu meslek mensuplarının yarattığı kavram kargaşası zaten yaşam boyu
vatandaşların kimyasını bozmakta.
Bu tartışma bile maalesef otoriteyi elinde
bulunduranlarca farklı değerlendiriyor. Deprem kapıda diyenlerin yarattığı
handikap ile uzağımızda diyenlerin yarattığı handikap aslında aynı kapıya
çıkmakta.
Kapıda da olsa, uzakta da olsa önlem adına yapılan
elle tutulur bir çalışma yok, ülke genelinde depreme dayanıksız binaların
tehlikesi bilinirken, olası deprem anında açık kalması gereken yollar, bir
şekilde açık tutulmayıp, hatta bazılarının üzerinde oto park işletmeciliği
yapılırken, deprem bilgilendirmeleri adeta angarya çalışmalar olarak
algılanmakta.
Geçmiş dönemlerde oluşan deprem fonlarının amaç
dışı kullanıldığı söylevleri hala güncelliğini korurken, çok ciddi ve radikal
kararlar alıp kaçınılmaz deprem felaketlerinde daha az can kaybı ve hasar elde
etmek varken bu çalışma da laf olsun diye yapılmakta.
Birçok devlet dairesi binaları yapılışından kısa
bir zaman sonra yeniden tadilattan geçirilmekte, aslında bu binalar ciddi
kontrol edilse bu kadar kısa zaman içerisinde deforme olma şansları olmaz.
Yani yaşam mücadelesinin öncelik içerdiği hizmetler
daha ön plana çıkartılarak yapılmalı, deprem olduğunda tabi ki devletimiz
mağduriyetleri gidermek zorunda, gideriyor da, bunda sıkıntı yok. Sıkıntı
yaralar sarılıp yaşanan deprem yıl dönümlerinde anılmaktan öte bir çalışma
yapılmamışsa her geçen süre içerisinde yaşanan felaketlerin can ve mal kaybı
açısından faturasının büyümesinin önüne kimse geçemez.
Yaralar taze, bu sebepten detay yapmak istemiyorum. Kısaca yazımın başlığında da olduğu gibi kalkınma projeleri yaşam mücadelesinin önüne geçmemeli.
harika...
Ne isabetli bir başlık, mükemmel...